Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlar doğal olarak bankacılık sektörüne de yansıyor. Son zamanlarda yüksek enflasyon sebebiyle tüketicilerin alım gücü düşerken, yüksek faiz oranları yatırımcıları zorluyor. Artan kurlar ise yüksek döviz açık pozisyonu nedeniyle özel sektörün ödeme sorunlarını beraberinde getiriyor. Böylece bankalar alacaklarını tahsilde zorluk yaşıyor, bu durum karları baskılıyor ve yeni kredi taleplerinin değerlendirilmesinde bankaları daha ihtiyatlı olmaya itiyor.
BDDK’nın açıkladığı son veriler ışığında bankacılık sektörünün nasıl bir görünüm arz ettiğini değerlendirmeye çalışalım. Net kar rakamları ile başlayalım. 2018 yılında Türk Bankacılık Sektörü 53,8 milyar TL kar elde etti ki bu da, önceki yıla göre %10,7’lik bir artışa işaret ediyor. Enflasyon oranın %20 olduğu bir yılda onun yarısı kadar kar artışı yakalanmış oldu. Ocak 2019’da ise sektör 3,2 milyar TL kar açıkladı. Bu rakam geçen yılın hatta önceki yılın aynı ayının kar rakamının da altında. Karlar üzerindeki baskının gerek kurlardaki artıştan gerekse kredileri tahsil edememe probleminden kaynakladığı belirtilebilir.
Kar rakamlarına tutar olarak bakmak yanıltabilir. Özelikle bankacılık sektörü gibi yüksek sermaye gerektiren alanların kar rakamı göze çok gelebilir. Bu noktada elde edilen karın sermayeye oranlanması daha net bilgi verebilir. Bu bağlamda Türk Bankacılık Sektörünün özsermaye karlılığı 2017 yılında %15,88 iken bu oran 2018’de %14,75’e gerilemiştir.
Aşağıda yer alan grafikte ise Türk Bankacılık Sektörünün kullandırdığı krediler ve topladıkları mevduatlar yer almaktadır. Ocak 2019 itibariyle krediler 2,38, mevduat ise 2,05 trilyon TL olarak gerçekleşmiştir. Ağustos ayından bu yana kredilerde düşüş eğilimi azalarak da olsa sürmektedir. Kredilerdeki azalış hatta enflasyon oranının altındaki bir artış ekonomik aktivitede yavaşlamayı beraberinde getirmektedir ki, büyüme oranlarında da bunu görebiliyoruz. Mevduatta ise bir miktar toparlanmanın olduğu söylenebilir.
Bankalar temelde mevduat toplar bunu da krediye dönüştürür. Aşağıda yer alan grafikte kredi mevduat oranı yer almaktadır. Kredi mevduat oranı %116’ya kadar gerilemiştir. Bu oranın %100’den fazla olması bankaların topladığı mevduattan daha fazla kredi kullandırdıkları anlamına gelmektedir.
Kurlardaki artışla birlikte, hatta buna artan enflasyon oranı nedeniyle TL mevduat hesaplarının reel getirisinin yeterli bulunmamasını da eklersek, tasarruf sahiplerinin döviz hesaplarına yöneldiklerinin söyleyebiliriz. Bankalardaki döviz hesaplarının toplam mevduat içindeki oranının, dolarizasyonun en önemli göstergesi olduğu söylenebilir. Bu oran Ocak 2019 itibariyle %49 düzeyindedir. Yani banka hesaplarındaki mevduatın yaklaşık yarısı döviz cinsindendir, bunun da büyük bir bölümü Amerikan dolarıdır. 2001 krizi sonrasında ters dolarizasyon yaşanmış bu oran %28’lere kadar gerilemiştir. Ancak o seviyelerde kalmamış tekrardan 90’lı yılları anımsatan seviyelere ulaşmıştır. Şüphesiz bu durum gerek bankaların gerekse ekonomi yönetiminin işini zorlaştırmaktadır.
Ekonomide yaşanan sorunların en net yansıması bankaların takipteki alacaklarında artışta görülmektedir. Bankaların takipteki alacakları 100 milyar TL’ye dayanmıştır.
Takibe dönüşüm oranı da %4’ü aşmıştır. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının bu orandaki kötüleşmenin devam edeceğini öngördüğü raporlar son zamanlarda ekonomi çevrelerinin gündemini meşgul etmiştir.
Ülkemizin geldiği bu noktada bankacılık sektörünün de güllük gülistanlık olması beklenemez ancak bana göre verilere dayanan bu çalışmanız bile iyimser sonuçlar olduğunu zira perdenin arkası daha karanlık olmasının da bekleyebileceğini düşünüyorum.
YanıtlaSilTürk bankacılık sisteminin referans %8-%12 yerine %15 ile çalışması da batma riskinin hissedildigini gösterir bizlere.
YanıtlaSiltürkiyenin 2019 da en çok ihracat yaptığı almanya birleşik krallık ve italya iken en çok ithalat yaptığı ülke rusya çin ve almanyadır. açıkcası neden en çok ihracat/ithalat bu ülkelerle yapıldığını anlamış değilim
YanıtlaSil