Türkiye erken seçime giderken gündemin ana maddesinin ekonomi
olduğu belirtilebilir. Son dönemde özellikle kurlardaki artış ülke olarak yüksek
döviz borcunun çevrilmesinde zorluk oluşturuyor. Bankalar da açık pozisyonları
nedeniyle kurlardaki artıştan olumsuz şekilde etkileniyor. 2001 krizi sonrası
yeniden yapılandırılan bankacılık sektörü erken seçim öncesi nasıl bir görünüm
arz ediyor? Bu sorunun cevabını bu yazıda aramaya çalışalım.
BDDK’nın Nisan 2018’e ait verilerinden karlılık ile başlayalım.
2018 yılının Ocak-Nisan döneminde bankacılık sektörünün net karı 18,8 milyar TL
olarak gerçekleşti. 2017 yılının aynı dönemi ile kıyaslandığında net karda
%8’lik bir artış söz konusu. Bu oran bir önceki yıl %59 idi. Yani 2017 yılında
karlılıktaki artış çok daha yüksekti. 2016 yılının son çeyreğinde ekonomideki
belirgin yavaşlama sonrası 2017 ile birlikte ekonomiyi canlandırmak adına bazı
uygulamalar devreye alındı. Uygulanan genişlemeci maliye politikası bir
taraftan bütçe açığını artırırken diğer taraftan ekonomiye canlılık katarak,
sadece bankacılık sektöründe de değil, karlardaki artışa katkı sundu. Bunlardan
bankacılık sektörünü en yakından ilgilendiren Kredi Garanti Fonu uygulaması
oldu. KGF kapsamında 200 milyarı aşan devlet destekli krediler özel sektöre
nefes olurken 2017 yılında bankacılık sektörünün karını da destekledi. Ancak
2018 ile birlikte özellikle kurlardaki artış açık pozisyonlarından dolayı bankaların karlarını baskılıyor. Gerek kurlardaki artış gerekse 2018 yılında
ekonominin önceki yıla göre daha yavaş büyüyecek olması banka karlarının artış
oranını baskılayacaktır. Yılsonunda karlardaki artış enflasyon oranının altında
kalabilir.
Bankacılık sektörünün aktif toplamı TL bazında istikrarlı bir
şekilde artış gösterirken Dolar bazında kurlardaki değişimden dolayı inişli
çıkışlı bir seyir izlemektedir. Nisan 2018’de bankacılık sektörünün toplam
aktifi 3,44 trilyon TL olarak gerçekleşmiştir. Toplam aktifler bir önceki yılın
aynı ayına göre yaklaşık olarak %19 oranında artış göstermiştir. Dolar bazında
baktığımızda ise toplam aktif büyüklüğünün son iki aydır azalarak 852 milyar
dolara gerilediğini görüyoruz. Ancak bankacılık sektörünün aktif toplamı Dolar
bazında, önceki yılın aynı ayına göre kurlardaki yükselişe rağmen %4,2 oranında
artış göstermiştir.
Aşağıda yer alan grafikte de krediler ve mevduat hesapları yer
almaktadır. Bankacılık sektörünün toplam kredileri Nisan 2018’de 2,24 trilyon
TL olarak rekor düzeyde gerçekleşmiştir. Krediler bir önceki aya göre %2
oranında artış gösterirken, bir önceki yılın aynı ayına göre %21 oranında artış
kaydetmiştir.
Nisan 2018’de mevduat tutarı 1,82 trilyon TL olarak yine krediler
gibi rekor düzeyde gerçekleşmiştir. Mevduat bir önceki aya göre %2,6 oranında
artarken, önceki yılın aynı ayına göre %19 oranında artış göstermiştir.
Mevduatın yıllık artış hızı kredilerin gerisinde kalmıştır.
Aşağıda yer alan grafikte de kredilerin mevduata olan oranı yer
almaktadır. Nisan ayı itibariyle bu oran %122,8 gibi oldukça yüksek bir
seviyededir. Bu oran bankaların topladığı mevduatın yaklaşık 1,23 katı kadar
kredi kullandırdıkları anlamına gelmektedir. Bu oranı yükselten şey doğal
olarak kredilerin mevduattan daha hızlı artıyor olmasıdır. Ancak böylesi yüksek
bir oranın uzun süre devam etmesi çok olası değildir. Dolayısıyla önümüzdeki
dönemde kredilerin artış hızında bir yavaşlama görülebilir.
Aşağıda yer alan grafikte döviz cinsinden açılan hesapların toplam
mevduat içindeki oranı yer almaktadır. Döviz cinsinden açılan hesaplara tevdiat
hesabı adı verilmektedir. Tevdiat hesaplarının toplam mevduata olan oranı 2016
yılı Eylül ayında %39 ile ilgili süreçte en düşük orandadır. Tevdiat
hesaplarının oranı Ocak 2017 ile birlikte artış göstererek %45 seviyesine
yaklaşıyor sonrasında da o düzeylerdeki seyrini sürdürüyor. Bankalardaki
mevduatın %45 gibi oldukça yüksek bir oranın döviz cinsinden tutuluyor olması
dolarizasyonun en önemli göstergesidir. Bu da ekonomimiz açısından sağlıklı bir
durum değildir. Dolarizasyon hakkında
daha detaylı bilgi için ilgili yazımı okuyabilirsiniz.
Bankacılık sektöründe;
Karlardaki artışın, azalarak da olsa, devam
ettiğini,
Aktif toplamının TL bazında
sürekli artış gösterirken Dolar bazında inişli çıkışlı bir seyir izlediğini,
Kredilerin mevduattan daha
hızlı arttığını, bu durumu sürdürmenin zor olduğunu,
Döviz hesaplarının oranının oldukça yüksek
olduğunu belirtebiliriz.
Bankacılık sektörü değerlendirilirken, batık kredi oranı, sermaye
yeterlilik oranları, karlılık oranları gibi oranları da ele almak gerekir. Bankaların
sermaye yeterlilik oranı %16,41 ile sağlam bir sermaye yapısına sahip olduğu
belirtilebilir. Bu durumu 2001 krizinden ağzı yanan sektörün yoğurdu üfleyerek
yediği belirtilebilir. Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırıldığı bu
süreçte bankalar yüksek kaldıraç kullanmamış, riskler düşük tutulmuştur.
Takipteki alacakların toplam krediler içindeki oranı başka bir
ifade ile geri dönmeyen batık kredi oranı %2,88 düzeyindedir. Bu oran tek
başına yüksek görünmemektedir. Ancak son yıllarda artan bir şekilde bankaların
takipteki alacaklarını Varlık Yönetim Şirketlerine satmaları sonucu bu oranın
düşük kaldığı belirtilebilir. Aynı zamanda gerek KGF gerek KGF dışı yüzdürülen
krediler de bu oranı aşağıya çekmektedir. Bazı finansal kuruluşlar bu durumlar
dikkate alındığında batık kredi oranının %8’in üzerinde olduğunu
belirtmektedir. Bu konuda ulaşılabilir düzenli bir veri bulunmadığı için net
ifade edemesek de bankacılık sektörünün bu oranı şimdilik taşıyabildiği
belirtilebilir.
Banka karlarını sadece tutar olarak değerlendirmek yeterli
gelmeyebilir. Karın özsermaye veya aktif toplamına oranı bize daha iyi bilgi
sunar. 2017 yılı itibariyle banka karlarının özsermayeye oranı %15,88, toplam
aktiflerine oranı ise %1,62 seviyesinde gerçekleşti. Bu oranlar son birkaç
yılın üzerindeyken, 2003 sonrasına bakıldığında ortalama düzeyde
seyretmektedir.
2017 yılı bankacılık sektörü için görece iyi bir yıl oldu. Ancak önümüzdeki
dönem için önem arz eden bazı hususlar var. İlk çeyrek büyümesi yüksek gelse de
2018’de Türkiye ekonomisinin muhtemelen %3-4 gibi bir oranlarda büyüyecek olması, ekonomide
yavaşlamanın ve etkisiyle de batık kredi oranları artabilir. Kurlardaki artış
yüksek döviz borcundan dolayı banka karlarını baskılamaya başlamıştır, bu durum
devam edecek gibi görünmektedir. Faizlerin dünyadaki artış eğilimine düşen kredi notlarımızı ve
artan risk primimizi eklediğimizde, bankaların uluslararası piyasalardan
borçlanma koşullarının daha da zorlaştığı bir dönemin bizi beklediği
belirtilebilir. Tüm bunları dikkate aldığımızda bankacılık sektörü için
önümüzde daha zorlu bir dönem görünmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder