Uluslararası
derecelendirme kuruluşu Standart & Poor’s Türkiye’nin yabancı para
cinsinden kredi notunu “BB”den “BB-”’ye düşürdüğünü, görünümün ise durağan
olduğunu duyurdu. Böylece S&P’den aldığımız not yatırım yapılabilir
seviyenin 3 kademe altına düşmüş oldu. Diğer önemli derecelendirme kuruluşları
Moody’s ve Fitch’den aldığımız not yatırım yapılabilir seviyenin sırasıyla 2 ve
1 kademe altında. Yani en düşük notu S&P’den almış bulunmaktayız. S&P
derecelendirme kuruluşları arasında “sıfırcı hoca” olarak görülebilir. Zira
genelde diğer derecelendirme kuruluşlarına göre daha düşük notlar vermekte. Bu
geçmişte de böyleydi. Moody’s ve Fitch’den 2013’de yatırım yapılabilir seviyesinde
notlar almamıza rağmen S&P’den alamamıştık.
Kredi
derecelendirme notu, ülkelerin kredibilitesini, başka bir ifade ile borçlarını
ödenebilme kapasitesinin ölçmektedir. Böylece yatırımcılara bir fikir vermekte, getiri
oranlarını aldıkları riskle kıyaslama imkanı sunmaktadır. Bu konuda daha
detaylı bilgi için "Kredi Notu Nasıl Okunmalı" başlıklı yazı okunabilir.
Toplumumuzda
kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına hep mesafeli yaklaşılmıştır.
Notumuz düşürüldüğünde, kimisi dış güçlerin ülkemizi zor durumda bırakmaya
çalıştığını, kimisi de bozulan ekonomik görünümün bir sonucu olduğunu
düşünmektedir. Veya her ikisinin birden düşünüldüğü de görülmektedir. Derecelendirme kuruluşları mükemmel değildir. Bunu yukarıda linkini verdiğim
yazımda değerlendirmiştim. Ancak bu notlar büyük önem arz ediyor. Matematiği
de oldukça basit. Düşük nota sahipseniz daha yüksek faiz ile
borçlanabiliyorsunuz.
Twitter’da
bu konuda bir anket uyguladım. S&P’nın not indirim kararını nasıl
okuyorsunuz diye sordum. Sıklar;
-
Seçim
öncesi dış güçler
-
Seçim
ekonomisinin faturası
-
Her
ikisi de
idi.
İlk
12 saatte yaklaşık 800 katılımcının %55’i; Seçim ekonomisinin faturası, %30’u;
Her ikisi de, %15’i de; Seçim öncesi dış güçler yanıtını verdi.
İkinci
seçenek katılımcıların kafasını biraz karıştırdı. Belki onun yerine “Bozulan
ekonomik görünüm” ifadesini kullansam daha iyi olabilirdi. Ancak yaklaşık bir
buçuk yıldır genişlemeci maliye politikası ile aslında bir seçim ekonomisi
uygulandığı söylenebilir. Hatta başta Mahfi Eğilmez Beyefendi olmak üzere (Erken Seçime Doğru) birçok kişi
uygulanan ekonomi politikasının erken seçime işaret ettiğini belirtiyordu.
Nitekim tahminler de doğru çıktı. S&P’nin kararının da seçim müjdelerinin
hemen ardından gelmesi ve seçim ekonomisinin mali disiplindeki bozulmaya işaret
etmesi de seçenek tercihimde etkili oldu.
Kredi
notunun nasıl okunması gerektiğine dair bir değerlendirme yapacak olursak;
birinci dolayısıyla da üçüncü seçeneğe dair elimizde bir veri ya da bilgi
olmadığı için düşünce belirtmenin zor olduğu söylenebilir. Ancak ekonomik
göstergeleri değerlendirebiliriz. S&P TL’deki değer kaybına, yüksek
enflasyona, kötüleşen cari açık ve bütçe açığına, ekonominin aşırı ısınmasına
değiniyor ve makro ekonomik dengesizliklerinin arttığını belirtiyor. Evet,
söylenenler doğru ancak bunlar olumsuzluklardan dolayı notumuzun düşürülmesi, yatırım yapılabilir seviyenin
3 kademe kadar altına indirilmesi doğru mu? Bu sorunun cevabını da Rusya,
Brezilya, Güney Afrika gibi Türkiye ile birlikte değerlendirilen ekonomilerden "BB-" notuna sahip Brezilya ile bir kıyaslama yaparak arayabiliriz. Dominik Cumhuriyeti,
Gürcistan, Honduras, Kosta Rika gibi ülkeler de aynı nota sahip ancak benzer
özelliklere sahip olanlar arasında karşılaştırma yapmak gerekiyor.
Aşağıda
yer alan tabloda bu karşılaştırma yapılıyor. Türkiye’nin yumuşak karnı ifadesi
genellikle cari açık için kullanılır. Nitekim %5,5’lik oran oldukça yüksek ve
Brezilya’nın oranının da oldukça üzerinde. 2017 yılında hızla artan cari açık, yüksek
olmasının yanı sıra finansman kalitesinin bozulması ile de sorun oluşturuyor.
Cari açığın finansmanında doğrudan yatırımlardan (soğuk para) ziyade sıcak para kullanılıyor. Bu da bir taraftan ülke riskini artırırken diğer taraftan kurlar
üzerinde baskı oluşturuyor.
Mali
disiplin, bütçe açığı ve kamu borcunun GSYH’ye oranına bakarak
değerlendiriliyor. Bu konuda Brezilya’dan oldukça iyiyiz. Ancak seçim
ekonomisi, bu konudaki avantajımızı ortadan kaldırmaya aday. Zira %1,1’den 2017'de %1,5’e
gelen bütçe açığı 2018’de %2’yi muhtemelen aşacak maalesef sonraki yıllarda da
bu oranı düşürmek kolay olmayacak muhtemelen de artmaya devam edecek. Avrupa Birliği kriteri %3, dolayısıyla daha
yer var diye düşünülebilir. Ancak ben öyle bakmıyorum. Türkiye ekonomisi üzerine
olumlu değerlendirmeler yapılacak başka bir makro ekonomik değişken bulmak pek
mümkün değil. Bu yüzden mali disiplin ekonomideki son kalemiz olarak
değerlendirilebilir. Buda ortadan kalkar ise şuan ki sıkıntılı durumumuzu arar
hale gelebiliriz.
Türkiye
|
Brezilya
|
|
Cari
Açık / GSYH (2017)
|
5,5
|
0,48
|
Bütçe
Açığı / GSYH (2017)
|
1,5
|
7,8
|
Kamu
Borcu / GSYH (2017)
|
28,3
|
74,04
|
Enflasyon
|
10,23
|
2,68
|
7,4
|
2,1
|
|
İşsizlik
|
10,8
|
13,1
|
Yerli
paranın ABD dolarına karşı değer kaybı
|
9,9
|
8,3
|
CDS
|
203
|
177
|
Kaynak:
tradingeconomics.com ; bloomberght.com ; investing.com
Türkiye’nin
enflasyon oranı, Brezilya’nınkinin oldukça üzerinde. Son bir buçuk yıldır
genişlemeci maliye politikası uygulanırken para politikası yeterince sıkı
olmadı. Sıkı para politikasıyla başta faiz düzeylerini yüksek tutup talebi
baskılayarak enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır. Son dönemde
genişlemeci maliye politikasına yeterince sıkı olmayan para politikası
eklenince adeta bir talep patlaması yaşandı. Ekonomi potansiyelinin üzerinde
büyüdü ancak enflasyon da çift haneye oturmuş oldu. Yüksek büyüme beraberinde
yüksek enflasyon ve yüksek cari açığı getirdiği için ekonomide aşırı ısınma gündeme
geldi ve bu durum makbul görülmüyor. Yani siz ekonomiyi büyüteceğiz dediğinizde
elinizdeki tüm araçları bu yönde kullanıp bunu başarabiliyorsunuz. Ancak
beraberinde bütçe açığı, enflasyon, cari açık, kur problemleri geliyorsa bunun
pek kıymeti kalmıyor. Ekonomi büyürken işsizlik oranımızda da büyük düşüşler
görülmedi ancak bu konuda Brezilya’dan da iyi bir noktadayız.
S&P, TL’nin Dolar karşısındaki değer kaybına da değiniyor. Son yıllarda TL önemli
ölçüde negatif ayrıştı. Hatta açık ara negatif ayrıştı. Bu ayrışma 2018 yılında
da devam ediyor. Yılbaşından bu yana TL Dolar karşısında yaklaşık %10 oranında
değer kaybederken Brezilya Reali %8,3 oranında değer kaybetti. TL’deki hızlı
değer kaybı özelikle yüksek döviz borcuna sahip özel sektörü zora sokuyor. Son
olarak CDS (Kredi Temerrüt Takası) primlerine baktığımızda da, Türkiye’nin risk
priminin daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu durum Türkiye’nin borcunu ödeyememe
ihtimalinin, Brezilya’nın borcunu ödeyememe ihtimalinden daha yüksek olduğunu
gösteriyor.
Aynı
nota sahip Türkiye ve Brezilya ekonomisini objektif bir şekilde değerlendirmeye
çalıştım. Türkiye’nin not indirimini hak edip hak etmediğine dair bir görüş
belirtmiyorum. Buna siz karar verin de demiyorum. Sadece şunu sormak istiyorum.
Not indirimine dış güçleri oyunudur diyerek saatlerce konuşup bu yönde kafa
yormak yerine, ekonomik problemlerimize odaklansak, alternatif çözüm
önerilerini bir türlü sıra gelmeyen yapısal reformları tartışsak, not indirimini dış güçlerin oyunu olarak düşünüyor olsanız bile, daha mantıklı olmaz mı?
Tarafsız bilgilendirme için teşekkürler
YanıtlaSilRica ederim
Sil