google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Finansal Göz: Borsalar Çökerken

6 Şubat 2018 Salı

Borsalar Çökerken

Dün ABD borsaları için önemli bir gündü. Dow Jones endeksi günü %4,6 kayıpla tamamladı. Gün içinde kayıplar %6’yı aştı. Böylesi hareketler borsalarda çok nadir görülür. Hele büyük borsalarda günlük değişimlerin genelde binde ile ifade edildiği %1’lik değişimlerin bile yüksek kabul edildiği dikkate alınırsa, dalganın boyu daha iyi anlaşılacaktır. Düşüşler ABD Borsaları ile sınırlı değil Asya ve Avrupa Borsalarında da önemli düşüşler söz konusu. Bu durumun nedenleri ve sonrasında neler olabileceğini ve Borsa İstanbul’a olası etkilerini değerlendirmeye çalışalım.

Son zamanlarda borsalarda bir ralli yaşanırken hemen her gün bir düzeltmenin geleceği bir balon olmasa bile fiyatların çok yükseldiği konuşuluyordu. Ancak düzeltme bir türlü başlamıyor, risk iştahı azalmıyordu. Borsalarda yükselişler devam ettikçe düzeltmenin boyutuna dair beklentilerde artıyordu. Medyada da sıklıkla belirtildiği üzere, ABD 10 yıllık tahvil faizleri önemli bir gösterge. Düzeltmeyi neyin tetikleyeceği tam olarak kestirilemese de, tahvil faizlerindeki artışın yatırımcıları borsadan tahvile yönlendireceği bekleniyordu. Nitekim dün öyle de oldu. Hisseden çıkan para tahvile yöneldi ve tahvil faizleri düştü. Gerçi Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Robert J. Shiller piyasada oluşan balonların sönmesi için bir nedene gerek olmadığını da belirtmişti.   


Borsalarda söz konusu düşüşler olmadan önce ABD 10 yıllık tahvil faizi %2,88’e kadar ulaştı. Faizdeki yükselişin ABD Borsalarında yönü değiştirebileceği belirtildiğinde, bazen karşı çıkışlar oluyor faizin neredeyse son bir yıldır zaten artıyor olduğu şeklinde yorumlar ile risk iştahı kabartılıyordu. Böylece borsalardaki artışlar da beraberinde geliyordu. Ancak faizin Ocak 2014’ten bu yana %2,88 ile en yüksek seviyeye ulaşması ve iyi gelen ekonomik verilerin (!) borsalarda satışları tetiklediği belirtilebilir. Ben bu tepkinin Fed Başkanının değiştiği güne denk gelmiş olmasını da tesadüf olarak görmüyorum. Fed Başkanı olarak Yellen oldukça başarılı bir politika izledi ve faiz artışları konusundaki açıklamalarında da oldukça dikkatliydi. Yani faiz artırım kararlarının yanı sıra Fed’in iletişim politikası da oldukça başarılıydı. Yeni başkan ile benzer bir politika izlenmesi bekleniyor olsa da piyasalar bu durumu görmek isteyecektir.

Peki, iyi gelen ekonomik veriler borsayı nasıl olumsuz etkiliyor? Tersi olmasın. Açıklamaya çalışalım. ABD ekonomisi küresel kriz sonrası oldukça iyi bir noktaya gelmiş bulunmakta. Ekonomik büyüme ve işsizlik konularında önemli yol aldıkları gibi enflasyon oranını yükseltmeyi de başardılar. Bizim enflasyonu düşürmeye çalışıyor olmamız aklınızı karıştırabilir. Küresel kriz sonrası başta ABD olmak üzere ülkeler düşük enflasyon ile de mücadele ettiler ve enflasyon oranını %2 seviyelerine çıkarmaya çalıştılar. Biz ise bu rüzgarı maalesef arkamıza alamadık. Bir süre daha yüksek enflasyon oranımız başımızı ağrıtmaya devam edeceğe benziyor. ABD’de iyi gelen ekonomik veriler ile FED’in yeni başkanı ile daha şahin bir politika izleyebilme ihtimali tedirginlik oluşturuyor. Hisse senedi yatırımcıları mevcut düzeylerdeki karlarını realize edip ucuz kalan tahvilleri alarak görece yüksek faizleri tercih etmiş oluyorlar.

Burada merak edilen konu borsaların nereye kadar düşebileceği ve faizlerin seyri. 2008 yılındaki gibi veya 2011 yılında Yunanistan başta olmak üzere Avrupa borç krizinde yaşanan sıkıntılı bir süreç beklemiyorum. Çünkü ABD ekonomisi büyüyor, Avrupa ekonomileri büyüyor, şirketlerin karları artmaya devam ediyor. Böyle bir ortamda açıkçası büyük bir kriz beklemiyorum. Yanıladabilirim. Ancak kapitalist sistem balonları engelleyemiyor. Borsalar balon olmasa bile oldukça yüksek seviyelere ulaştı, bunun bir düzeltmesi olacaktır. Bir ray değişikliği yaşadığımız kesin, küresel krizden bu yana parasal genişleme ile trilyon dolarlar piyasalara akıtıldı ve bu para borsalara rekor üstüne rekorlar kırdırdı. Şimdi ise o paralar çekilecek. Ancak Fed’in 0,9 trilyondan 4 trilyonu aşan bilançosunun ancak 2,5 – 3 triyon dolara çekilebileceği, Avrupa Merkez Bankası’nın bilanço daraltmaya henüz başlamadığı dikkate alınırsa ve Fed’in şimdiye kadar olan başarılı politikasının devam edeceği düşünülürse biraz daha rahat olunabilir. Bu anlatımdan borsaların veya faizin buralardan toparlanacağı anlamı çıkartılmamalıdır.

Bize etkisi ne olur?

ABD borsalarındaki hareketle birlikte bizde de bugün %2’lik bir kayıp söz konusu. Borsa İstanbul TL bazında rekor seviyeleri görmüş olsa da dolar bazında düşük ve görece iskontolu kalmış olması BIST 100 endeksini bir miktar destekliyor. 2017 yılı ise ekonominin yaklaşık %7 büyüdüğü şirketlerin karlarını önemli ölçüde artırdığı bir yıl oldu. 2018’de bu kadar yüksek bir gerçekleşme beklenmese de büyümenin devam edeceği belirtilebilir. Dolayısıyla hisse senetlerinde büyük bir çöküş beklemiyorum.

Piyasalardan gerginliği artıran önemli bir husus, Fed’in yeni başkanıyla birlikte bu yıl 3 yerine 4 kez faiz artışına gidebileceği oldu. ABD faizlerindeki hızlı artış gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışını beraberinde getirebilir. Bu noktada Fed’in Mart ayı toplantısı büyük önem arz ediyor. Muhtemelen bu yılın ilk faiz artışı gelecek ancak sonrasına dair verilen bilgi daha önemli olacak. Burada çok konuşulmayan bir ihtimalden bahsetmek istiyorum. Piyasalarda tedirginlik devam ederse ve Fed 2 faiz artışına işaret ederse bu durum gelişmekte olan ülkelere fon akışını beraberinde getirebilir. Geçen yıl Mart ayında olduğu gibi. 2017 Mart toplantısında yıl içinde 4 yerine 3 kez faiz artışının yapılacağının anlaşılmasıyla birlikte Dolar/TL 3,70’den 3,40’lara kadar gelmiş sıcak para girişi ile hisse senetlerimiz de önemli artışlar göstermişti. Ancak benim tahminin Fed’in 3 kez faiz artışı gerçekleştireceği yönünde. Burada da kullanılan dil çok önemli olacaktır. 
Türkiye için kısa vadede büyük bir sorun gözükmüyor. Ancak yüksek enflasyonun yapışkanlık kazanması, mali disiplinin bozulmaya başlaması ve jeopolitik risk tedirginlik oluşturuyor. Diğer taraftan beyin göçü, hukuk ve eğitim alanında yapısal reform ihtiyacının daha da artmış olması uzun vadede piyasalar üzerinde baskı oluşturacağa benziyor.  

2 yorum:

  1. 2018 de bende 3 faiz artışı bekleyenlerdeniz ama bu kez her artış 0.25 değil 0.5 olabilir.

    YanıtlaSil
  2. Mahfi hocam yaniladabilir öngörünuz dilerim gerçekleşmez ancak bende duzeltme olabilir diye düşünüyorum

    YanıtlaSil