Merkez
Bankası dün yaptığı toplantıda faiz oranlarında bir değişikliğe gitmeyerek sıkı
para politikasına devam kararı aldı. Bu kararı yorumlamadan önce para
politikasının bu yılki serüvenini sizlerle birlikte hatırlayalım.
Kasım
ayında yapılan ABD Başkanlık seçiminden Ocak ayına gelindiğinde, Dolar endeksi
yaklaşık %7 oranında artarak (Dolar, gelişmiş ülke para birimleri karşısında
değer kazanarak) 104 seviyesine ulaşırken, Dolar TL karşısında %27’lere varan
bir artışla 4 TL’ye dayanmıştı. Finansal piyasalardaki bu hareketlilik, para
politikası açısından zor bir yıl geçireceğimizin habercisiydi. Sonrasında
Merkez Bankasının bir dizi kararları geldi.
Merkez Bankası;
Ocak ayında zorunlu karşılıkları düşürerek
piyasalara 1,5 milyar dolar ilave likidite sundu.
Bankaların gün içinde borç alabilme
limitini azaltarak, bankaların likidite ihtiyaçlarını saat 16:00’dan sonra Geç
Likidite Penceresinden (GLP) karşılamaya başladı.
Döviz depo piyasasının açılmasına karar
verdi.
Reeskont kredilerinin kredi vadesinde
ödenmesi kaydıyla geri ödemelerinin TL olarak da yapılabilmesine imkân tanıdı.
En önemlisi de, faiz oranlarında büyük
miktarda artışlar gerçekleştirdi.
Aşağıda
yer alan grafikte yılbaşından bu yana Merkez Bankasının faiz oranları yer
almaktadır. Faiz oranlarının %8’li seviyelerden %12’lere çıktığı görülmektedir.
Bu grafikte dikkate almamız gereken faiz oranı Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyetidir
(AOFM). Aslında Merkez Bankasının temel faiz oranı, politika faizi olarak
bilinen 1 haftalık repo ihalesine uygulanan faiz oranıdır. Yılbaşında Merkez
Bankası haftalık repo ihalesiyle piyasayı %8 ile fonlamaktaydı. Ancak muhtemelen
bankaların Geç Likidite Penceresine yönelerek TL’nin maliyetinin artacağı,
bunun da döviz kurlarındaki yükselişi sınırlayacağı düşüncesiyle, Ocak ayının
12’sinden bu yana Merkez Bankası 1 haftalık repo ihalesi açmamaktadır. Yani piyasaya
%8 faiz ile fon sunmamaktadır. Hani internetten bir kitap vb. bir şey almak
istersiniz, ürün gözünüze ilişir, fiyatı da uygundur ancak alışveriş yapmak
istediğinizde ürünün satışta olmadığı dair uyarı alırsınız ya, onun gibi… Ürün
satışa tekrardan sunulduğunda fiyatının ne olacağı ise henüz bilinmiyordur.
2017
yılı ile birlikte en çok önem arz eden faiz oranı GLP faizi oldu. Çünkü Merkez
Bankası bankalara kullandırdığı fonun neredeyse tamamını GLP’den kullandırmaya
başladı. Aşağıda yer alan grafikte de Merkez Bankasının çeşitli kanallardan
bankalara kullandırmış olduğu fon miktarı yer almakta. Görüleceği üzere GLP’den
yapılan fonlamanın ağırlığı aylardır %90’nın üzerinde. Hal böyle olduğu için AOFM GLP
faizine yakın olmakta. Bu nedenle hâlihazırda
%12,25 olan GLP faizi önem arz etmekte.
Merkez
Bankasının en yüksek faiz oranına sahip olan GLP uygulamasını, politika
faizinin yerine koyması oldukça tartışıldı. Pek olağan görülmeyen bu uygulama, uzun
süre uygulanarak adeta olağan hale gelmiş oldu. Şimdi ise bu uygulamanın devam
edip etmemesinden ziyade, piyasa koşullarının normalleştiği kabul edilip
politika faizine dönüldüğünde, hangi faiz ile yola devam edileceği merak konusu.
Şayet GLP uygulaması sonlandırıldığında hâlihazırda %8 olan politika faizi ile
devam edilecekse, GLP uygulamasının uzun süre devam edeceğini belirtebiliriz.
Çünkü kısa vadede Merkez Bankasının faizi %8’e çekme gibi bir imkânı maalesef
bulunmamaktadır. Yüksek enflasyon oranları buna fırsat vermemektedir.
Uzun
süren GLP uygulamasının yan etkileri tezlere konu olabilir. Hâlbuki Trump
faktörü ve Fed’in faiz artışlarında yaşadığı tereddütler ile değer kaybeden
Dolar, fırsat olarak görülüp politika faizine dönülebilirdi. Bazı gelişmekte
olan ülkeler bu süreçte faiz azaltmayı başarabildiler mesela. Anlatılmaya
çalışılan sebeple uzun süren GLP uygulamasının ekonomi üzerinde olumsuz yan
etkilerinin olacağını, dolayısıyla politika faizine dönülmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Olağanüstü koşullar dikkate alınarak başlanılan bu uygulamada ısrarcı
davranmak, piyasalara Türkiye’de olağanüstü koşullar devam ediyor mesajı verebilir,
bu da sizin ileride faiz azaltma imkânlarınızı azaltır. Uzun süre antibiyotik
kullanmak nasıl bünyeyi olumsuz etkiler ve sonraki rahatsızlığınızda daha güçlü
antibiyotik almak zorunda bırakır sizi, işte onun gibi…
Şu
an Merkez Bankasının yapması gereken, koşullar sağlandığında politika faizine
dönüleceği ve politika faizinin hâlihazırda tabelada görülen %8 ile değil, o
günkü koşullara uygun olarak belirleneceğini ifade etmektir. Piyasanın cevabını
beklediği soru budur. Bu hali ile GLP sonlandırıldığında %8’lik politika
faizine dönülme ihtimali, piyasalarda tedirginlik oluşturmaktadır. Bu merakın
giderilmesi aslında Merkez Bankasının kendi elini de rahatlatır.
Merkez
bankalarının piyasa ile kurdukları iletişim, belki de alınan kararlar kadar
önemlidir. Fed son zamanlardaki uygulamaları ile derslerde okutulabilecek bir
iletişim politikası izlemektedir. Alacağı kararlara piyasaları hazırlamakta,
sürpriz bir karara imza atmayarak olumsuz durumların yaşanmasına fırsat
vermemektedir.
Para
politikasını sıkılaştıran onca önleme rağmen enflasyon cephesinde görünüm pek
de iç açıcı değildir. Daha çok maliyet enflasyonundan kaynaklanan bu durum
döviz kurlarıyla da yakından ilgilidir. Enflasyon tekrardan iki hanededir ve iyi
ihtimalle yılsonunda tek haneye düşebilecektir. Bu denli tedbirler alınmasına rağmen,
sonuç alınamamış olması oldukça üzücüdür. Enflasyon yıllardır başarılı
olamadığımız bir konudur. Bu yıl uygulanan para politikasının iyi sonuç
üretememesinin bir nedeni de uygulanan genişlemeci maliye politikasıdır.
Ekonomik büyümeyi artırmak adına uygulanan bu politika, büyümeye katkı sunarken,
enflasyonu olumsuz olarak etkilemiştir. İki temel ekonomi politikasından para
politikası sıkı iken maliye politikasının genişlemeci olması, bir ayakla gaza
bir ayakla da frene basmak gibidir…
Merkez
Bankası dünkü toplantıda alınan kararda “Enflasyonun bulunduğu yüksek seviyeler
ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına
dair risk oluşturmaktadır.” ifadesine yer vererek sıkı para politikası duruşunu
devam ettireceğini ifade etmiştir. Merkez Bankasının dolardaki değer
kayıplarını dikkate alıp maliyetlerin azalabileceğine dair oldukça iyimser
olabilecek bir açıklama yapmış olmaması ve faiz oranlarında indirime gitmemesi bence
olumlu karşılanmalıdır. Bu durum Merkez Bankasının enflasyona dair riskleri önemli
bulduğunu göstermektedir. Bundan sonra atılacak adım 26 Ekim’deki toplantıda 1
haftalık repo ihalelerine, AOFM’ne yakın bir faiz oranı ile başlamak olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder