Metin
Akpınar’ın sol görüşlü insanların bir araya gelemeyişini hicveden skeci vardı.
Siz de mi buluşalım biz de mi? Sosyal demokrasi mi demokratik sosyalizm mi
diyerek hem güldürür hem de ülkemizdeki sol görüşlü insanların bir araya
gelemeyişini eleştirirdi. Bir yerde buluşmak önemli. Çünkü uyum içinde toplu
hareket sonuca daha kolay ulaşmanızı sağlayabiliyor. Nereden nereye bağlayacak
diyebilirsiniz. Çok da alakalı değil aslında nedense yazıma kafa yorarken
aklıma geldi işte.
Konum
günümüzde uygulanan maliye politikası ve para politikasının uyumsuzluğu. İlla
uyumlu mu olmaları gerekir? İkisi de ayrı telden çalsa olmaz mı? Günümüzde
biraz böyle oluyor. Para politikası sıkı, maliye politikası genişletici olarak
uygulanıyor. Bu da sıcak havada evi soğutmak için klimayı açarken camları da
açmaya benziyor. Böylece istenen sonuca ulaşmak zorlaşıyor. Peki hangisi
hangisine uymalı, nerede buluşmalılar? İlk önce ne olup bittiğine bir bakalım.
Ekonomide
sorunların belirginleştiği 2016 yılsonunda Merkez Bankası uzun süredir görece düşük
seyreden faiz oranlarını artırmaya başladı. MB faizi %8 düzeylerinden %12’ye
yaklaştı ve %50 gibi oldukça yüksek bir artış gerçekleşmiş oldu. MB hemen her
açıklamasında da sıkı para politikasına devam edeceğini belirtti. Yani faiz
oranlarını yüksek tutarak ekonomik faaliyetleri frenleyip enflasyonu düşürmeye
çalışacağını ifade etti. Uygulanan yüksek faiz politikası yabancı yatırımcıyı
cezbetti. Yabancılar borçlanma (ağırlıklı olarak hazine kağıtları) ve hisse
senedi piyasasından yüklü miktarda alımda bulundular. Yani yüksek faize sıcak
para geldi böylece döviz kurları bir miktar geriledi. Döviz kurlarının görece
düşük seyri de enflasyon oranının zirveden dönmesine katkı sağladı.
Merkez
Bankasının bu noktada genel olarak piyasa beklentilerine göre hareket ettiğini
söyleyebiliriz. Yükselen enflasyon karşısında faiz silahını kullanmaya çalıştı.
Yüksek faizin kurlara yaptığı katkının yanında, tüketimi baskılayıp tasarrufu
teşvik edeceği beklentisiyle hareket edildi. Bunun da enflasyona katkı sunacağı
düşünüldü. Enflasyon az da olsa geriledi. Ancak bu süreçte MB normal yollardan
piyasayı fonlamayı da bıraktı. Uzun süredir 1 haftalık repo ihalesi açmıyor. Olağanüstü
koşullarda kullanılan Geç Likidite Penceresinden piyasayı fonluyor. Olağanüstü koşullarda kullanılan bu aracın
uzun süredir kullanılıyor olması piyasada rahatsızlık oluşturuyor. Bilanço
küçültmenin Sonbaharda başlayacağı bekleniyor olsa da, Fed’en Aralık ayına
kadar faiz artışı beklenmiyor olmasını fırsat olarak görüp, Merkez Bankasının
politika faizine dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Sonrasında ise enflasyondaki
görünüme bağlı olarak sınırlı da olsa faiz indirme imkanı doğabilir. Merkez Bankası
bu adımı erteledikçe almış olduğu riski artırıyor. Önümüzdeki bilgilere göre, dünya
genelinde 2018 yılında bu yıldan daha sıkı bir para politikası uygulanacağı
belli. Dolayısıyla finansal piyasalarda daha sert dalgalanmalar görülebilir.
Merkez Bankası şimdiden normal koşullara dönerse ileride tekrardan benzer bir
duruş sergileme imkanı bulabilir. Piyasalarda görece bir rahatlık söz konusu
iken bu imkanı değerlendirmeli.
Temelde
iki ekonomi politikası söz konusu. Para politikasının yürütümünden Merkez
Bankası, maliye politikasından da Maliye Bakanlığı sorumlu. Yukarıda anlatmaya
çalıştığım üzere 7-8 aydır Merkez Bankası sıkı para politikası ile ekonomik
aktiviteleri frenleyerek enflasyonu düşürmeye çalışırken maliye politikasında
durum ne alemde? Para politikasının tam tersine daha fazla büyüyebilmek için genişletici
maliye politikası uygulanıyor. Bu politika meyve de veriyor. İlk çeyrekte %5
gibi bir büyüme gerçekleşti. İkinci çeyrekte de yine yüksek bir büyüme oranı
bekleniyor. Ancak yılın ilk altı ayında bütçe yaklaşık 25 milyar TL de açık vermiş
oldu. Geçen yıl aynı dönemde 1,1 milyar TL fazla vardı. Yani büyüme üzerinde
genişletici maliye politikasının etkisi büyük oldu. Bu durum büyümenin
sürdürülebilirliği konusunda en büyük soru işareti olarak karşımızda duruyor.
Kamu piyasalardan desteğini çekince durum ne olacak?
Para
ve maliye politikalarının uyumlu olmadığı da ortada. Peki nerede buluşmalılar?
Merkez Bankası sıkı para politikasından mı vazgeçsin? Yoksa maliye politikası
bütçe disiplinine mi dönsün? Bu soru yüksek enflasyon mu yoksa düşük büyüme mi hangisini
tercih edelim diye de sorulabilir. Karşımızda kırk katır mı kırk satır mı
sorusu bulunmakta. Ekonomik sorunların çözümü maalesef acı reçetelere
dayanmakta.
Zannımca
maliye politikasının bütçe disiplinine sarılması daha makul. Bol para devrinin
sonuna gelinirken en önemli kalkanımız ya da yumuşak karnımız mali disiplin ve
cari açık olacak. Cari açığa kısa vadede çözüm bulmamız mümkün görünmüyor, cari açık yumuşak karnımız olmaya uzun süre devam edecek. Yani, bol para devri
bittiğinde bu durumdan en çok etkilenen ülkeler yüksek cari açığa sahip ülkeler
olacak. Orada da biz başlara oynuyoruz. Ancak mali disiplin görece daha kolay
sağlanabilir. Bu yüzden bütçe disiplini büyük önem arz ediyor.
Yazınız için teşekkürler hocam. Izninizle size iki soru yoneltmek istiyorum.Merkez bankası yerinde müdahalelerle faizi arttırsaydi kur bugunku seviyede olur muydu? Kuru sabitlemek çözüm olabilir mi?
YanıtlaSil