Kredilerin
artış hızı hem bankacılık sektörü hem de ekonomi için büyük önem arz etmektedir.
Bankalar başta toplanan mevduat olmak üzere temin ettiği fonların önemli bir kısmını kredilerde değerlendirir. Krediler
bankaların temel varlığıdır. Türkiye bankacılık sektörü için de durum böyledir. Eylül 2018 itibariyle bankaların toplam varlıklarının %61’ini krediler
oluşturmaktadır.
Bankaların
kredi portföyünün büyümesi bankalar için olumlu karşılanır. Zira bankalar kredi
kullandırarak gelir elde etmektedirler. Kredilerin artması bankaların
gelirlerini de artırır. Diğer taraftan kredi portföyünün büyümesi ekonomi için
de genellikle olumlu karşılanır. Zira insanlar kredi kullanarak ev, araba gibi
ihtiyaçlarını karşılarlar. Bu durum dolaylı olarak üretimi artırır. Yine
firmalarda üretim faaliyetlerinin artırmak için kredi kullanırlar. Bu bağlamda
kredilerin artması tüketim ve üretimi artırarak ekonomik büyümeye katkı sağlar.
Kredilerin
artması bazı riskleri de beraberinde getirir. Talep canlanmasına bağlı olarak enflasyon oranları artabilir. İthal
mallara olan talebin artması ile cari
açık da artabilir. İki ekonomik gösterge de Türkiye için büyük önem arz
etmektedir. Zira ikisinde de istenen başarı sağlanamamıştır. Enflasyon oranı
iki hane ile önemli bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Cari açık ise
döviz kurlarındaki artışa ve enerji fiyatlarındaki gerilemeye bağlı olarak 2011
yılından bu yana oransal olarak düşüş gösterse de, hala yüksek seviyelerde
bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda BDDK, özelikle bu iki önemli ekonomik göstergeye
olumsuz etki ettiği için kredilerin artış hızını sınırlandırmak istemiştir. Bunun
için kredi kartlarının taksit uygulamaları bazı ürünler için kaldırılmış bazı
ürünlerde taksit sayısı azaltılmış, kredilerde de vadeler azaltılmıştır. BDDK
ilgili yıllarda kredilerin artış hızının yıllık olarak %15’i geçmemesi
gerektiğini ifade de etmiştir. Krediler bu orandan daha fazla artarsa
ekonominin fazla ısınacağı yani risklerin artarak yönetilemez hale gelebileceği
öngörülmüştür.
Bankalar
için kredilerin artması şüphesiz olumlu karşılanır. Zira gelirler artarak
karlılığa katkı sunulmuş olur. Ancak kredilerin fonlanmasında kullanılan temel
kaynak olan mevduatın da benzer şekilde artması önem arz etmektedir. Diğer
taraftan mevduatın vadesi kısa kredileri ise uzundur. Bu da faiz oranı riskini
beraberinde getirir. Örneğin faiz oranlarının düşüş seyrettiği dönemlerde
açılan krediler, faizler yükseldiğinde beklenen karlılığı bankaya sunmaz. Zira
mevduatı, artan faiz oranları ile toplamaya başlamıştır bankalar. Yine
kredilerin artarken geri dönmeme oranları da artıyorsa bu da bankaların
gelirlerini beklendiği kadar artırmayacaktır.
Türkiye
bankacılık sektörünün kredi portföyünün yıllık artış hızına bir göz atalım. BDDK’nın
verileri ile hazırladığım aşağıda yer alan grafik, 2003 yılından bu yana bize
bu durumu gösteriyor. Kredilerin artış hızının trendi aşağı yönlü. Yani
kredilerin artış hızı yıllar itibariyle genellikle azalmış. 2009 yılında oran %0'a yaklaşmış. İlgili dönemde
kredilerin artış hızı ortalama %29,6. Bu oldukça yüksek bir oran. Son aylarda mevduat faizlerini artıran
faktörlerden biri de anlatmaya çalıştığımız bu durumdur. Kredilerin artış hızında Ağustos 2018'de önemli bir artış yaşanmıştır. Bu artışın en önemli nedeni kurların hızla yükselmesidir. Dolayısıyla kur etkisinden arındırarak yorum yapmak daha sağlıklı olabilir.
İlgili dönemde kredilerin artış hızı bankaların aktif toplamının artış hızından daha büyük olduğu için, kredilerin aktife oranı zamanla yükselmiş %60'ların üzerine çıkmıştır. Biraz daha geçmişe gidersek, %20’ler gibi oldukça düşük oranlar görebiliriz. Kredilerin aktif içindeki oranının artması, bankaların asli işine yöneldiğini bize gösterdiği için (Bankalar fonlarını geçmişte daha çok kamu kâğıtlarında değerlendiriyordu.) olumlu karşılanmaktadır. Ancak bunun sonsuza kadar böyle devam etmeyeceği de bilinmelidir. Geldiğimiz noktada bankalar başta mevduat olmak üzere fon kaynaklarını artırabildiği ölçüde kredilerini artırabileceklerini söyleyebiliriz.
Kredilerin artış hızı küresel finans kriz etkisini gösterene kadar oldukça yüksek seyretmiştir. 2009 yılı ile birlikte kredilerin artışı durma noktasına gelmiştir. 2011 yılında ise tekrardan yüksek oranlara ulaşılmıştır. Bu durum 2011-2013 yıllarında cari açığın artmasına önemli ölçüde etki etmiştir. Görece yüksek seyreden enerji fiyatlarının da etkisiyle cari açık 75 milyar dolara ulaşarak rekor düzeyde gerçekleşmiştir. Enflasyon oranları da durumdan nasibini almıştır. Sonrasında BDDK’nın yukarıda bahsettiğim önlemleri devreye girmiş ısınan ekonomi kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Kredilerin artış hızı 2016 yılının Ekim ayı ile birlikte yönünü yukarıya çevirmiştir. Kredi Garanti Fonunun da etkisiyle bu oran %30’ların üzerine çıkmıştır.
Kredilerin artış hızı küresel finans kriz etkisini gösterene kadar oldukça yüksek seyretmiştir. 2009 yılı ile birlikte kredilerin artışı durma noktasına gelmiştir. 2011 yılında ise tekrardan yüksek oranlara ulaşılmıştır. Bu durum 2011-2013 yıllarında cari açığın artmasına önemli ölçüde etki etmiştir. Görece yüksek seyreden enerji fiyatlarının da etkisiyle cari açık 75 milyar dolara ulaşarak rekor düzeyde gerçekleşmiştir. Enflasyon oranları da durumdan nasibini almıştır. Sonrasında BDDK’nın yukarıda bahsettiğim önlemleri devreye girmiş ısınan ekonomi kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Kredilerin artış hızı 2016 yılının Ekim ayı ile birlikte yönünü yukarıya çevirmiştir. Kredi Garanti Fonunun da etkisiyle bu oran %30’ların üzerine çıkmıştır.
Son
aylarda kredilerin artış hızı üzerinde dikkat çeken başka bir nokta var.
Yukarıda yer alan grafikte kredilerin artış hızı, kamu bankaları ve özel
bankalar için ayrı ayrı gösterilmiştir. İlgili dönemde kamu bankalarının
kredilerinin artış hızı genellikle özel bankaların üzerinde gerçekleşmiştir.
Sadece 2011 yılının sonbaharından itibaren 1,5 yıl kadar farklı bir durum söz
konusudur. Ancak 2016 yılının Sonbaharından itibaren kamu bankalarının
kredilerinin artış hızı sıçrama yapıp %30’ların üzerine çıktığını görüyoruz.
2018 yılı Eylül ayı itibariyle kamu bankalarında kredilerin artış hızı 41,3 düzeyindeyken, özel bankalarda bu oran %22,9'dur. Son dönemde ekonominin
canlandırılması adına kamu bankalarının etkin bir şekilde rol aldığını
görüyoruz. Nitekim ekonominin potansiyelin üzerinde büyümesinde bankacılık sektörü
önemli etkiye sahip. Ancak 2018 sonu 2019 başında ekonominin küçül ihtimali yüksek görünmektedir.
Özetle;
1)
Geçmiş yıllarda kredilerin artış hızı
cari açık ve enflasyona olumsuz etkisinden dolayı ekonomi açısından dert
edilirken, artık bankacılık sektörünün riskini artırdığı için de sorun olarak
görülmeye başlanmıştır.
2)
Gelinen noktada bankalar başta
mevduat olmak üzere, fon kaynaklarını artırabildiği ölçüde kredilerini
artırabilecektir. Dolayısıyla son zamanlarda artan mevduat faizlerinin
düşürülmesi zorlaşmaktadır.
3)
KGF kredileri ile devletin kredi
riskine kısmen ortak olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla kredi riski, hem bankaları hem de kamu bütçesini yakından ilgilendirmektedir.
Ekonomi yönetiminin bu kararlari neticesinde kredilerin artış i büyümeyi domino ediyor ancak saglikli bir büyüme degil hormonlu demek mümkün secimlere kadar bu taplo korunabilirse hükümet tekrar iktidara yapışır ancak kriz olurda kontrolden cikarsa vahim bir taplo ortaya cikar kredi artislari emlak Sektörü ne gidiyor gibi borclanarak daha lux konutlarda yasamanin dilerim bedeli agir odenmez bu riski alanlardan biride benim
YanıtlaSilPeki, kredi artış oranının sürekli bir dalgalı yol izlemesinin nedeni nedir? Neden bu tür bir döngü var? Eğer bu bir örüntü (pattern) ise şu anda grafiklere bakarak düşüş dalgası içinde olduğumuz ve yaklaşık %15-20 aralığına doğru bir hareket olduğu görülmekte. Demek ki kredi artış oranı azalacak gittikçe.
YanıtlaSilFaiz oranları ve ekonomik görünüm çok etkili.
SilFaizlerin arttığı, KGF kredilerinin sona yaklaştığı, mevduata ulaşmanın zorluğu dikkate alındığında kredilerin artış hızının azalacağını öngörebiliriz.