Önceki
yazımda finansal piyasalarda tasarrufların fon açığı olanlara nasıl
yönlendirildiğini ele almıştım. Bu yazımda da firmaların fona neden ihtiyaç
duyduklarını ele alacağım. Söz konusu nedenler 3 başlık altında toplanabilir.
-
Yatırımlarını finanse
etmek için
Firmalar
rekabet ortamında ayakta kalabilmek veya daha iyi seviyelere ulaşmak için yeni
projeler ile büyümek isteyebilirler. Bu durumda mevcut fonları yeterli
gelmezse, finansal piyasalardan fon talebinde bulunurlar.
-
Sermaye yapısını
değiştirmek için
Sermaye
yapısı firmaların fon kaynaklarını temsil eder. Firmaların fon kaynakları da
temelde ikiye ayrılır; Borç ve Özkaynak. Firmalarda borç ve özkaynak dengesi
önemlidir. Yeni kurulmuş firmalarda özkaynak ağırlıklıdır. Özkaynağın ağırlıklı
olduğu finansman şeklinde finansman maliyeti genellikle yüksektir ve borcun
kaldıraç etkisinden yararlanamama gibi bir dezavantaja sahiptir.
Borcun
ağırlığının fazla olduğu bir finansman şeklinde ise firmanın riski yüksektir. Karşılaşılabilecek
zorlu bir ekonomik ortamda firma borcunu çevirmekte zorlanabilir hatta firmanın
iflası dahi gündeme gelebilir. Bu sebeplerden dolayı yöneticiler borç ve
özkaynak dengesine önem verirler. Örneğin firma yüksek karlılığa ulaşmış, elde
edilen karın bir kısmı ortaklara dağıtılmış bir kısmı için ise otofinansmana gidilmiş
yani kar özkaynağa eklenerek özkaynak artmış olsun. Böylece firmanın finansmanında
özkaynağın payı artmış demektir. Dolayısıyla yöneticiler ilave borçlanma yapma imkânına
kavuştuğunu düşünerek yeni projelere girişebilirler. Böylece firma büyürken hem
özkaynak hem de borç arttığı için finansman yapısı değişmemiş olur. Tersi bir
durumda söz konusu olabilir. Örneğin firmalar aşırı borçlanma sonucunda veya
bazı borçların ödenememesiyle veya zarar edip özkaynağın azalmasıyla finansman
yapısında borcun oranı artarak, firmanın riskini artırmıştır. Bu durumda borcu
azaltma imkânı sınırlı olan firmalar özkaynağı artırarak finansman yapısından
kaynaklı riski azaltmak isteyebilirler. Bu durumda özkaynağı artırmak gerekir. Özkaynak
gerek eski ortakları sermaye artışına davetle, gerekse firmaya yeni ortak
kazandırmak yoluyla gerçekleştirilebilir. Gerçi böyle bir durumda firmaya yeni
ortak bulmak zor olabilir ve genellikle eski ortaklara başvurularak sermaye
artışı gerçekleştirilir.
-
Çalışma (işletme) sermayesi
gereksinimi için
Firmaların
sahip oldukları nakit, kısa vadeli kazanç sağlama amacıyla satın alınmış olan devletin
veya başka firmaların ihraç etmiş olduğu menkul kıymetler, bir yıl içinde nakde
dönüşebilecek olan alacaklar ve stoklar çalışma sermayesini oluşturur. Firmalar
çalışma sermayesi ile günlük faaliyetlerini devam ettirir ve vadesi gelen
borçlarını öder. Çalışma sermayenin yönetiminde yapılan hatalar, örneğin vadesi
gelen bir borcun ödenememesi ilave faiz giderlerine yol açabilir hatta kartopu
misali durum altından kalkılamaz bir hal de alabilir. Firmaların önemli bir
kısmı zarar ettikleri için değil bu riskleri iyi yönetemedikleri için iflas
eder.
Çalışma
sermayesine gereğinden fazla yatırım yapmak, fazla nakit veya menkul kıymet
bulundurmak alacak ve stokların düzeyini artırmak fırsat maliyeti oluşturarak,
firmanın karlılığını olumsuz şekilde etkiler. Yani fonları karlılığı daha
yüksek olan alanlara yönlendirmek yerine nakit veya banka hesabında tutmak elde
edilebilecek olan kazançtan vazgeçmek demektir. Şüphesiz bu durum karlılığı
olumsuz etkiler. Ancak sunmuş olduğu rahatlık firmaya başka avantajlar
sağlayabilir. Örneğin 800 milyar Doları aşan dünyanın en yüksek piyasa değerine
sahip olan Apple firması, yüksek nakit değerleri ile ön plana çıkmaktadır. Böyle
bir durumdan firma karlılığı bir miktar olumsuz etkilenebilir ancak bu durumun
firmaya sunmuş olduğu rahatlık nedeniyle hisse senedi fiyatları artabilmekte ve
söz konusu dezavantajı fazlasıyla ortadan kaldırabilmektedir. Yapılan çalışmalar Türkiye'de faaliyet gösteren büyük firmaların da teorik olarak bulundurulması gerekenden daha fazla nakit değer bulundurduğunu göstermektedir.
Çalışma
sermayesine gereğinde az yatırım yapılması halinde ise bu durumdan karlılık bir
miktar olumlu etkilenebilir. Ancak firmanın riski de artmış demektir. Firma yöneticileri
çalışma sermayesinin düzeyini sürekli olarak kontrol ederler. Burada firmanın
kısa vadeli borçları ile bir karşılaştırma da sürekli yapılır. Çünkü vadesi
genel borçların aksatılmaması firma için çok önemlidir.
Firma
yöneticileri buradaki riski yönetirken kısa vadeli borçları uzun vadeye
çevirmeye veya kısa vadeli borçların borçlar içindeki oranını azaltmaya
çalışabilirler. Ancak özellikle gelişmekte olan ülkelerde uzun vadeli fona
ulaşmanın zor olduğu firmaların genellikle bir yıla kadar olan vadelerde
borçlanabildiğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Yine alacak ve stoklara
gereğinden fazla yatırım yapılmış ise onlar eritilerek elde edilen fonlar ilave
yatırımlara veya borç düzeyinin azaltılmasında kullanılabilir.
Görüleceği
üzere firmalar çeşitli amaçlarla fona ihtiyaç duyarlar. Finansal piyasaların
istikrarı fonlara uygun koşullarda ulaşabilmeyi beraberinde getirir. Böylece firmaların
kendilerine dolayısıyla da ekonomiye katkıları daha büyük olur.
Bir firma yonetici olarak bir tecrubemi paylaşayım 1997 işler cok hizliyken kirada bulunan atolyelerimi bir cati altinda toplamamin iyi olacagini düşündum ortaklarimin onayini aldim 8 ayda yeni atolye binasini yapip tasindik ancak firmanin oz kaynaklari buyuk bir kismi bina yatirimina gitti 1999 iki deprem oldu islerimiz cakildi derken birde hukumet degiskigi olmus ve 1998 ekonomi son aylarda daralmaya baslamisti sonra imf ile anlasma yapilinca dengelerin degistigini gormeye basladik ardindan 2000 kasim ve 2001 subat krizleri yasandi faizler aldi basini gitti ozsermayede bina olmustu ve satilamiyordu 2005 yilina kadar bir hayli zorluk yasandi
YanıtlaSil