google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Finansal Göz: Faizler Nasıl Azalır?

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Faizler Nasıl Azalır?

Son dönemde artan faiz oranları bankaları gündemin üst sıralarına taşıdı. Önceki yazımda ticari bankaların fona ulaşma maliyetlerini değerlendirmiştim. Bankalar temel fon kaynağı olan mevduat ile yaklaşık %12’lik bir faiz oranıyla borçlanabiliyorlar. Merkez Bankası’ndan fon temin etmek istediklerinde de yine %12’lik bir oran söz konusu. Bankalar döviz tevdiat hesaplarına %2,7’lik bir faiz uygulamakta ancak genellikle döviz kurları TL karşısında değer kazandığı için maliyet daha yüksek olmakta. Bunun da %14 civarında olduğunu görmüştük. Diğer taraftan bankalar yurt dışından Dolar üzerinden %6-7 gibi faiz oranları ile borçlanmaktalar. Dolar TL karşısında tarihsel ortalama kadar artmaya devam ederse, bu borçlanmaların maliyetinin %19’ları bulacağını belirtmek gerekir. Bu oranlar son aylarda artış göstererek bu seviyelere gelmiştir ve şüphesiz oldukça yüksektir. Yani bankaların son dönemde fona ulaşma maliyetleri artmıştır. Aynı zamanda bankaların aracılık faaliyetini yerine getirmek için katlandıkları maliyet bunlar ile sınırlı değildir. Personel giderleri başta olmak üzere bankaların katlandığı farklı maliyet kalemleri bulunmaktadır. Her ticari işletme gibi bankalar da karlılıklarını sürdürebilmek için kredi faiz oranlarını son aylarda yükseltmek durumunda kalmışlardır. 

Bankalar fon arz edenler ile fon talep edenlere aracılık eder. Yerine getirilen aracılık faaliyetinin etkinliği aracılık maliyetlerinin yüksek olup olmamasına da bağlıdır. Yani kredi faiz oranlarının, üst paragrafta anlatılmaya çalışılan maliyetlerin çok da üzerinde olmaması gerekir. Aşağıda yer alan grafikte Temmuz 2012’den bu yana (Merkez Bankası bu konudaki verileri bu tarihe uzanmaktadır) bankaların kullandırmış oldukları ticari ve tüketici kredilerinin ağırlıklı ortalamaları yer almaktadır. Tüketici kredisi kredili mevduat hesabı dahil, ihtiyaç, taşıt ve konut kredilerinin tamamını kapsamaktadır. Tüketici kredilerinin faiz oranları 2012 ve 2013 yılının başlarında oldukça yüksektir. Sonrasında ise yatay bir seyirden bahsedilebilir. Ancak 2016 yılı ile başlayan gerileme eğilimi 2017 yılı Nisan ayı ile birlikte artışa dönmüştür. Ticari kredilerin faiz oranları ise tüketici kredilerinin altında seyretmiştir. Ticari kredi faiz oranlarının artış eğilimi ise 2016 yılının sonlarında başlamıştır. 


Aşağıda yer alan grafikte de bankaların firmalara Dolar ile kullandırdığı kredilerin faiz oranları bulunmaktadır. Küresel krizin hissedildiği yıl olan 2009’da faizler önemli ölçüde artış göstermiştir. Yine küresel krizin ikinci ayağı olarak görülen ve Avrupa borç krizi olarak adlandırılan dönemde de (2012) faizler artış göstermiştir. Sonrasında ise yatay bir seyir söz konusudur. TL faizlerde olduğu gibi son aylarda Dolar ile kullandırılan kredilerin faiz oranlarında da bir artış görülmektedir.   


Önceki yazımda değerlendirdiğim mevduatın ve kredilerin faiz oranları aşağıdaki tabloda karşılaştırmalı olarak yer almakta. Ancak mevduat verisi 2007 yılbaşında bugüne kadar gelirken, Merkez Bankasının kredi verileri 2012 yılına kadar uzanmaktadır. Tablodan da görüleceği üzere son dönemde hem TL mevduatın hem de TL kredilerinin faiz oranlarının arttığı görülmektedir. Yine TL ticari kredi faizlerinin TL mevduat faizlerinden çok yüksek olduğu söylenemez. Son dönemdeki tüketici kredi faizleri ortalamanın altında olsa da %18 gibi yüksek bir düzeye gelmiş olduğunu belirtmek gerekir. Dolar ile açılan döviz tevdiat hesaplarının faiz oranlarını, Dolar ile verilen kredilerin faiz oranları ile kıyaslarsak aradaki farkın çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Bankalar açık pozisyonlarından kaynaklı riskleri azalmak için döviz kredilerine önem vermekteler. Böylece kur riskini firmalar ile paylaşmaktalar. Bu riski firmalar ile paylaştıkları gibi faiz farkından kazanç da sağlamaktalar. Ancak bankaların bu konudaki tek fon kaynağının döviz tevdiat hesapları olmadığını, bu kredileri finanse etmek için yurt dışından da fon temin ettiklerini ve son dönemlerde bu borçlanmaların Dolar üzerinden %6-7 seviyelerinde gerçekleştiğini de belirtmekte fayda vardır.


Tarihsel Ortalama
En Son
TL Mevduat
%10,8
%12,15
Döviz Tevdiat ($)
%2,64
%2,7
Ticari Kredi (TL)
%12,04
%15,73
Ticari Kredi ($)
%4,89
%4,71
Tüketici Kredisi (TL)
%19,02
%17,95

Son dönemdeki faiz artışlarının az ya da çok olduğunu anlamak için, TL mevduat faizleri ile ticari kredi faizlerini karşılaştıralım. Böyle bir karşılaştırma tüketici kredileri için de yapılabilir ancak bankaların kredi portföyü içinde tüketici kredilerinin oranı %20 civarındadır. Aşağıda yer alan grafik kredi faiz oranlarından mevduat faiz oranlarını çıkararak elde edilmiştir. İlgili dönemde sadece iki haftada mevduat faiz oranları kredi faiz oranlarının üzerindedir. Diğer haftaların hepsinde kredi faiz oranları mevduat faiz oranlarının üzerinde gerçekleşmiştir. Zaten bankaların karlılığını devam ettirebilmesi için olması gereken de budur. Bankalar mevduat faizinin yaklaşık 3 puan üzerinde bir faizle kredi kullandırmışlardır. Başka bir ifade ile bankalar kredi faizlerini, mevduat faizinin yaklaşık %30 üzerinde belirlemişlerdir. Son dönemde de bu konuda bir anormallik söz konusu değildir. Bankalar geçmişte kredilere yüksek fiyatlandırma yapmadılarsa şimdi de yapmamaktadırlar.      


Sonuç olarak;
1) Son dönemde kredi faizleri artmıştır ancak bankaların fona ulaşma maliyeti de artış göstermiştir. 
2) Bankaların kredi fiyatlandırmasında geçmişten çok farklı davrandıkları söylenemez.
3) Son dönemde bankaların çok yüksek kar elde ettiği düşünülüyorsa bu durumu faizler ile açıklamak pek mümkün değildir. Ücret ve komisyon gelirlerini incelemek gerekebilir.

Faiz tartışmaları sıklıkla gündemimize girmekte. Ancak girmese de kendi halinde kalsa acaba daha düşük faiz oranları ile karşılaşmaz mıyız diye de düşünüyor insan. Şayet faiz oranları devlet tarafından düşürülmek isteniyor ise, IMF ile 2005 yılında yapılan “Stand-by” anlaşmasında azaltılabileceği veya kaldırılabileceği ifade edilen BSMV başta olmak üzere, bankalar üzerindeki kamusal yükler hafifletilirse bir miktar faiz indirimi gerçekleştirilebilir. Ancak o da bütçe açıklarının artarak mali disiplini tehdit eder hale geldiği günümüzde makul bir tercih olarak görünmemektedir. 
Sivrisinekler ile uğraşmak yerine bataklığı kurutmaya dönük adımlar atmak gerekmektedir. Bunun da başında enflasyonla mücadele gelmektedir. 
   
Kaynak: https://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Raporlar/Calisma_Raporlari/13092005-9.pdf 

2 yorum: