Bankalar
dönem dönem elde ettikleri yüksek karlarla gündeme geliyorlar. Bazen bu durum
reel kesimde kızgınlığa bile dönüşebiliyor. Firmaların zor da olduğu, hal
böyleyken bankaların nasıl bu kadar kar elde edebildikleri şeklinde açıklama ve
yorumlar yapılageliyor. Son günlerdeki faiz düşürme tartışmalarında da yine “daha
az kar etsinler” şeklindeki açıklamalar ile bankaların kredi faizlerini
düşürmeleri konusu da gündeme geldi. Bu yazımda bankaların karlılığını
değerlendirmeye çalışacağım.
Aşağıda
yer alan grafikte BDDK’dan temin ettiğim bankaların yıllık net kar rakamları
bulunmaktadır. Grafikte hem TL cinsinden, hem de Dolar cinsinden kar rakamları
yer almaktadır. Dönem dönem dolarizasyonun yaşandığı ülkemizde, günümüzde de yaşandığı söylenebilir,
rakamlara Dolar cinsinden bakmakta da fayda vardır.
Bankaların
2002 yılından bu yana sağladığı yıllık net kar rakamları TL bazında genellikle
artış göstermiştir. Bu eğilim 2017 yılında da devam edeceğe benzemektedir.
Grafikte 2017 yılı için en son açıklanan, ilk 5 aylık kar rakamı bulunmaktadır.
O da 21 milyar TL düzeyindedir. Bankaların benzer şekilde faaliyetlerine devam
edeceği düşünülürse bu yıl da TL bazında rekor bir kar rakamı görülecektir.
Ekonomisi büyüyen bir ülkenin bankalarının karlarının artması olağan
karşılanmalıdır.
2009
yılı küresel finans krizinin en yoğun şekilde hissedildiği yıldı. O yıl Türkiye
ekonomisi yaklaşık %5 oranında küçüldü. Bankaların karı ise 20 milyar TL olarak
o zaman için rekor düzeyde gerçekleşti. O tarihlerde de şimdilerde olduğundan
belki de daha fazla, bankalar karları yüzünden eleştiriye maruz kalmışlardı. Üretimin
daraldığı, işsizliğin arttığı birçok firmanın kapandığı düşünülürse, bunların
üzerine bir de bankalar sıkıntı yaşasaydı tabii ki daha kötü olurdu. Ancak o
zamanlar firmalar batarken bankaların nasıl rekor kar elde edebildikleri bir
miktar eleştiri ile birlikte tartışılıyordu.
Kredilerin
geri dönmeme oranı oldukça yükselerek bankaların karlılıklarına olumsuz etki
etse de, 2009 yılında bankalar geçmiş yıllardaki faaliyetlerinin semeresini
görüyordu. 2001 krizi sonrasında bankacılık sektörü yeniden yapılandırılmış
sağlam bir yapıya kavuşmuştu. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” atasözü
ile anlatılan duruma uygun hareket ediyorlar, yüksek risk almıyorlardı. Faiz
marjı oldukça yüksekti. 2003 yılından 2007 yılına kadar olan süreçte kurların
azalan seyri yani TL’nin değerlenmesi bankaların karlarını önemli ölçüde
destekledi. Sendikasyon ve sekürütizasyon kredileri ile Dolar cinsinden
borçlanan bankalar vade sonunda daha düşük kur ile borçlarını yenileyebiliyorlardı.
Bankaların açık pozisyonlarından kaynaklı kur riski, onlara ilgili yıllarda yüksek kar olarak
geri dönmüştü.
O
yıllarda bankaların bir başka avantajı da faiz ve enflasyon oranlarının
geriliyor olmasıydı. Bankalarda kredilerin vadesi uzun, kredilerin finansmanı
deyince ilk akla gelen mevduatın ise kısadır. Söz konusu vade uyumsuzluğu faiz
oranı riski doğurmaktadır. Faizlerin azaldığı bir ortamda vadesi gelen
mevduatlar daha düşük faiz oranları ile yenileniyor diğer taraftan bankaların
yüksek faiz oranları ile kullandırdıkları krediler, bankalara yüksek karlılık
sunmaya devam ediyordu. Hatta bu tür durumlarda bankalar müşteri memnuniyeti ve
yine bir takım gelirler elde etmek amacıyla kredileri daha düşük faiz oranları
ile yenileyebiliyorlardı. Kredilerin daha düşük faiz oranları ile yenilenmesi,
küresel finans krizinin ilk etkilerinden sonra 2013’ün yaz aylarına kadar da
bankacılık sektörünün gündeminde üst sıralarda yer almaya devam etti. Kısaca
ifade etmek gerekirse, küresel finans krizinden önce vade uyumsuzluğundan
kaynaklı faiz oranı riskinin, aynen açık pozisyonlarından kaynaklanan kur riski
gibi, bankaların karlılığına olumlu etkileri bulunmuştur. Bahsettiğim riskler
kademeli olarak bankalara yansımaya devam etmiştir. Bankalar böylece 2010
yılında da karlarını artırabilmiştir.
2015
yılına kadar ise bankaların karlarının görece yatay seyrettiğini
söyleyebiliriz. 2016 yılında ise 37,5 milyar TL gibi oldukça yüksek bir kar
rakamı söz konusudur. 2017 yılında da benzer şekilde hatta daha yüksek bir kar
beklendiğini belirtebiliriz.
Dolar karları eritti
Bankaların
TL cinsinden karlarının 2002 yılından günümüze önemli artışlar gösterdiğini
söyleyebiliriz. Ancak bankaların kar rakamları Dolar ile ele alındığında farklı
bir tablo karşımıza çıkmaktadır. 2008 yılında bir miktar gerileme görülse de
2002 yılından 2010 yılına kadar karların arttığını görüyoruz. 2010 yılındaki
14,4 milyar Dolarlık kar rakamı o zamana kadar ki bir rekordur. Aynı zamanda
sonraki yıllarda da bu rekor kırılamamıştır. TL bazında rekor karın elde
edildiği 2016 yılında bankaları net kar Dolar cinsinden 10,7 milyar düzeyinde
gerçekleşmiştir. Son yıllarda Doların TL karşısında değer kazanmasıyla
birlikte, bankaların karları adeta erimiştir. Bu yıl TL bazında yine bir rekor
beklense de, Fed faiz artışları ve Fed’in bu yıl başlaması beklenen bilanço
küçültme operasyonları Doları destekleyeceğinden dolayı, Dolar bazında rekor
kırılamayabilir.
Belirli
bir dönemde elde edilen kar rakamlarının yanında, söz konusu karların yatırılan
sermayeye ve banka büyüklüğüne olan oranları da önem arz etmektedir. Hatta oranlar, tutarlardan daha
önemlidir. Sonraki yazımda bankaların karlılığını oransal olarak değerlendirmeye
devam edeceğim.
Bankalar ticari ve sanayi isletmelere oranla devamli kar ediyorlar oysa kuculmenin oldugu 2009 goz onune alirsak bir cok firmanin zarar ederek kapandigida soz konusu bankalarin hic zarar etmemeleri son 15 yil icin söylüyorum ekonominin büyük dalgalara maruz kalmadigini stabil bir görünüm arz ettigini söylemek mümkün 2001 krizi ve oncesinde 20 bankanin batmış olmasi hatta devlet bankalarinin dahi sarsintida oldugu soylenmekteydi 2001 den sonra gerek derviş yaptığı reformlar gerekse tek pari iktidari ve dahi ikiz kulelerin yıkılması sonrasi dunya ekonomisindeki gelismeler ulkemizi pozitif etkilemiş dolar bazinda bankalarda girdikleri risklere gore aman aman bir parada kazanmis degiler bilginin Işığında gereksiz efelenmelerin temeli olmadigi anlasiliyor teşekkür ediyorum emeginize
YanıtlaSilAfganistan,ikiz kuleler ve Irak...
YanıtlaSilEn kritik yıllarda bile dolar bazında kar etmek bence dolaylı başarı...
ABD yukarıda saydığımız olayların finansmanı için 2002-2003 yıllarından beri tahminim USD bastı ve fazla USD da bizim gibi yüksek faiz veren kapılara gitti,bankalar daha ucuz kredi imkanı buldu.. iç piyasada döviz fazlalığından TL güçlendi USD zayıfladı...
Dolar bazında bu da yüksek karlılık sağladı...
ABD büyük savaşlara girecekse (kesinlikle karasal savaş) döviz basıyor bu da TR gibi ülke ekonomilerine can suyu oluyor...
Dünya da ne olduğuna bakmadan...
İyi günler...
Sanırım bir sonraki yazı altif büyüklüklerindeki değişim ve asıl sermaye karlılığı ile ilgili olacak...O zaman reel sektör bunca katlanılan riske karşı bu kadar normal ve belki düşük karları görünce bankalara sitem etmek yerine aman onlara birşey olmasın demeye başlayacaklar:-)
YanıtlaSilEvet. Aktif karlılığını ve özsermaye karşılığını değerlendirdim. Yarın yayında olacak.
Sil