Önceki yazımda derecelendirme
kuruluşları tarafından ülkelere verilen notların nasıl okunması gerektiğini
değerlendirmiştim. Bu yazımda da Standart&Poor’s’un ülkemiz hakkında
yaptığı son değerlendirmeyi ele alacağım.
Türkiye’ye Kasım 2012’de Fitch, Mayıs
2013’te de Moody’s’in yatırım yapılabilir notu verdiği günleri bilmem hatırlar mısınız?
Ülkemize fon girişi artıyor, Dolar 2 TL düzeylerinin altındaki yatay seyrini
sürdürüyor, enflasyon %7, %6 düzeylerine kadar geriliyor ve devlet borçlanma
faizleri %5’lere kadar geri çekiliyordu. İlk önce Moody’s sonra da Fitch
yatırım yapılabilir notunu geri aldı. Standart & Poor’s ise bu süreçte
Türkiye’ye yatırım yapılabilir notu hiç vermedi. Dolayısıyla “sıfırcı hoca”
lakabını hak ediyor. Büyük fonlar bir ülkeye yatırım yapmak için söz konusu
kredi derecelendirme kuruluşlarının en azından birinden veya ikisinden yatırım
yapılabilir nota sahip olmayı gerekli görüyor. Yani yüksek nota sahip olan
ülkeler daha fazla fon çekebiliyor.
Standart&Poor’s ne diyor?
Türkiye hakkında son değerlendirmeyi S&P
yaptı. Dünya gazetesi yazarı Özcan Kadıoğlu tarafından hazırlanan ve aşağıda
yer alan tablo güncel kredi notumuzu gösteriyor. S&P en son 27 Ocak’ta Türkiye’nin
görünümünü negatife çevirmişti. Şimdi ise “BB” olan kredi notunu ve negatif
görünümü teyit etti.
S&P geçmişte yüksek büyüme oranlarına
da dikkat çekerek, önümüzdeki yıllarda ortalama %3 düzeylerinde bir büyüme
beklediklerini ifade ediyor. Türkiye’nin tarihsel verilere bakıldığında
ortalama büyüme oranı %5 düzeylerinde, bu oran aynı zamanda Türkiye için
potansiyel büyüme oranı olarak da kabul ediliyor. Yani önümüzdeki yıllarda
Türkiye’nin potansiyel büyüme oranının altında büyüyeceği öngörülüyor. Bu durum
şüpheniz çok önem arz ediyor. İşsizlik oranlarının ise önümüzdeki yıllarda bir
miktar geri gelse de çift haneli oranlarda kalacağı öngörülüyor.
Yumuşak
karnımız cari açık
Türkiye yıllardır cari açık veren bir
ülke. Maalesef bu durum kısa vadede çözülebilecek gibi de değil. Aynı zamanda
çok da kontrolümüz altında görünmüyor. Örneğin ekonominin büyüdüğü enerji
fiyatlarının yüksek seyrettiği yıllarda cari açık rekorlar kırabilirken,
günümüzdeki gibi ekonominin görece daha az büyüdüğü enerji fiyatlarının düşük
seyrettiği yıllarda da 30 milyar Doların üzerinde bir cari açık rakamına sahip
oluyoruz. Maalesef bu konuyu uzun vadede çözmeye dönük de önemli bir gösterge
yok önümüzde. Hal böyle olunca bu açığı sürdürebilmeniz büyük önem arz ediyor. Yani
dışarıdan borçlanabilmemiz gerekiyor. S&P Türkiye’nin dış finansman
risklerinin arttığını belirtiyor. Bu durum bankacılık sektörüne ve kamu
borçlanmalarına da yansıdı zaten. Bankalar sendikasyon kredilerini daha yüksek
faiz oranı ile yenilerken, kamuda da benzer bir durum söz konusu. S&P bu
durumun ekonomik yavaşlamaya neden olabileceğini belirtiyor.
Ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla
son aylardan uygulanan genişlemeci maliye politikalarının gelirleri önemli ölçüde
azaltması bekleniyor. Türkiye’nin elinde kalan son çapa mali disiplindir. Genişlemeci
politikalar yüzünden o da elimizde kaçabilir. Bu yıl bütçe açığının milli
gelire oranı önemli ölçüde artacak. Ancak belki daha da önemlisi Yap İşlet
Devret projeleri ve Kredi Garanti Fonu garantileri ile uzun vadede kamunun
büyük bir yükün altında kalma ihtimali gündeme geliyor. Belki kamu borcu
sürdürülebilir ancak bu durumlar mali disiplin üzerinde gölge oluşturuyor.
Notumuz
artar mı?
Kimileri not artışı beklerken (diğer
kuruluşlardan daha düşük notladığı için) S&P kredi notunun, hangi
durumlarda düşebileceğini de belirtti. Bizim de son günlerde üzerinde önemle
durduğumuz mali disiplin S&P’un da yakın takibinde. Bütçe açığının milli
gelire oranı %3’ü geçerse notun düşürülebileceği ifade ediliyor. Diğer taraftan
enflasyonun çift haneli kalması halinde de notun tehlikede olduğu belirtiliyor.
Bir diğer önemli konu; S&P erken
seçim öngörmüyor. Böyle bir ihtimalin ortaya çıkıp güçlenmesi veya erken seçim
sürecine girilmesi mali disiplin üzerinde baskıyı artırarak kredi notumuzun
daha düşük seviyelere gelmesine neden olabilir. Çünkü Türkiye’deki geçmiş
uygulamalar seçim süreçlerinde mali disiplinin bozulduğunu bize gösteriyor.
Cari açık veren bir ülkenin dış finansmana
ihtiyacı vardır. Kredi notunuz yüksekken dış finansmana daha kolay ve düşük
maliyet ile ulaşırsınız, kredi notunuz düşükse de dış finansmana ulaşmanız daha
zor ve daha maliyetli olur. Kredi kuruluşlarına kızmak, onlar ile polemiğe
girmek yerine, kendi zayıf yanlarımızı güçlendirsek biz kazanmış olmaz mıyız?
Üreticimiz de , tüketicimiz de "Çakma Milliyetçi" , döviz açığımız devam ettiği sürece biz bağımsız bir ülke olmayı ancak kağıt üzerinde sağlarız.. O zaman neden üretim odaklı politikalar yerine sürekli ithal ikameye dayalı tüketime yönlendiriliyoruz ( hatta büyümemizi de bu şekilde sağlıyoruz)..yerli üretimi destekleyip..lüks ve gereksiz ithalatı vergilendirsek..devlet vergi yükünü harcayandan değil kazanan dan daha fazla alsa..bizde içer gibi gereksizce benzin tüketmesek (bilinçli tüketici olsak)..komşularımızla iyi geçinsek huzur olsa ..bol bol turist gelse..tarım üretimini artsa..çocuklarımızı bilgiye dayalı bir eğitim sistemi ile eğitsek..kısacası Atatürk'ün yolundan gitsek ..ülkemin her yeri bayram yeri gibi olmaz mı ?
YanıtlaSilGüzel dilekleriniz için teşekkür ederim. Bunlar için umudumuzu kaybetmeden daha çok çalışmalıyız.
Sil