Son günlerde bankacılıkta karşımıza
çıkan en önemli konulardan biri de, bankaların kullandırdıkları kredilerin
topladıkları mevduata olan oranıdır. BDDK’nın verilerinden Kredi / Mevduat
oranının gelişimine bir bakalım. Aşağıda yer alan grafikte, 2002 Aralık - 2017
Mart arasındaki süreçte bu oranın gelişimi yer alıyor. Başlangıçta bu oran %36
düzeyinde iken küresel kriz öncesinde %86’ya kadar yükselmiştir. 2009 yılında
%76’a kadar geri çekildikten sonra, azalarak artan bir eğilim ile %121’e kadar
yükselmiştir. Bu süreçte bankaların çok ciddi bir dönüşüm gösterdiği
belirtilebilir. Bu oranın %100 olması, bankaların topladıkları mevduat kadar
kredi kullandırdıkları anlamını taşımaktadır.
Kredi / Mevduat oranı neden önem arz
eder? Aynı zamanda bu oran için ideal bir seviye var mıdır? Öncelikle bu konuda
şunu söylemekte fayda var. Bankaların temel kaynağı mevduat, temel varlığı da
kredilerdir. Yani bankalar topladıkları mevduatı krediye dönüştüren
kuruluşlardır. Bu oranın %100’ün üzerinde çıkması bankaların topladıkları
mevduattan daha fazla tutarlarda kredi kullandırdıkları anlamına gelir.
Kredi / Mevduat oranının %100’ü aşmaması
gerektiği yönünde genel bir kabul vardır. Şüphesiz bankaların mevduat dışında da
fon kaynakları bulunmaktadır. Ama benzer şekilde bankalar kredilerden başka
varlıklara da, başta menkul kıymetler olmak üzere, yatırım yaparlar. Bu yüzden kullandırılan
kredi miktarının toplanan mevduatı aşması pek arzu edilmez. Dünya gazetesi
yazarı Özcan Kadıoğlu Beyin derlediği bilgiye göre bu oran gelişmiş ülkelerde
%77, gelişmekte olan ülkelerde %96’dır. Biz de ise bu oran %120’i aşmış
bulunmaktadır. Hal böyle olduğu için bankalar yeni kredi kullandırmada
zorlanmaktadırlar. Yaptığım deneysel bir çalışmada Türkiye bankacılık sektörü için bu oranın ideal düzeyinin %80 olduğunu tespit
ettim. Bulgular, bu orandan daha düşük veya daha yüksek değerlerin, bankaların
karlılığına olumsuz yönde etki yaptığını göstermektedir. Şüphesiz ideal düzey
zaman içinde değişebilir. Ancak incelenen 2002-2016 yılları arasındaki dönemde
ideal oran %80 iken, günümüzdeki %120 seviyeleri bankacılık için olumsuz olarak
yorumlanabilir.
Ancak bu konuda daha büyük önem arz
eden bir durum daha var. O da mevduattaki yabancı para ağırlığının kredilere
yansımaması. Aşağıda yer alan grafik bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
TL ve Yabancı Para (YP) cinsinden Kredi / Mevduat oranına baktığımızda çok
farklı bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Başlangıçta her ikisi de benzer bir
orana sahipken ilerleyen yıllarda, küresel krizde fark biraz kapansa da,
aradaki fark iyice açılmıştır. Mart 2017 itibariyle Kredi / Mevduat oranı YP
cinsinden %94 iken, TL cinsinden %144’e ulaşmıştır. 2011 yılından bu yana
ülkemizde dolarizasyon yaşandığı için bankaların açık pozisyonlarından kaynaklı riskleri artmaktadır.
Yani bankaların döviz cinsinden yükümlülükleri hızla artarken, döviz cinsinden
olan varlıklarının artışı görece daha az olmaktadır. Son zamanlarda bankalar mevduatı TL cinsinden
toplamak istiyor ancak tasarruf sahipleri daha çok dövize yöneliyorlar. Bankalar
o zaman kredileri döviz cinsinden kullandıralım diyorlar yine benzer şekilde
insanlar döviz cinsinden kredi kullanmaya yanaşmıyorlar.
Biraz daha açık ifade etmek
gerekirse;
1)
Mevduat
içinde döviz cinsinden açılan hesapların oranı artmaktadır. Zannımca bunun en
önemli nedeni, son yıllarda TL mevduat hesaplarının reel getiri sunmamasıdır. Dolayısıyla tasarruf sahipleri dövizdeki artıştan medet umarak döviz tevdiat hesaplarına
yönelmişlerdir. Bunu tersine çevirebilmek için bankalar son zamanlarda TL
mevduat faiz oranlarını artırırken, döviz tevdiat hesaplarının faiz oranlarını
düşürmektedir.
2)
Toplanan
mevduatın önemli bir kısmı döviz cinsinden olduğu için bankalar risklerini
azaltmak adına döviz cinsinden kredi kullandırmak isteseler de bu konuda çok
başarılı oldukları söylenemez.
3)
Tasarrufların önemli bir kısmının döviz cinsinden tutulduğu, kredilerin de çoğunun TL
cinsinden kullandırıldığı günümüzde bankaların döviz kurundaki dalgalanmalara oldukça
duyarlı oldukları da belirtilebilir.
Kredi / Mevduat oranının ideal
seviyelere çekilmesi için yapılması gereken şey mevduatın kredilerden daha
fazla artmasını sağlamaktır. Ancak son yıllarda içine girilen orta gelir tuzağı
ile insanların tasarruflarını artırmaları pek kolay görünmemektedir. Diğer
taraftan kredi artış hızı sınırlandırılabilir. Ancak bu da büyümeye olumsuz
etki yapacağı için istenmemektedir.
Hatta yapılması gerekenin tam tersi uygulamalar
görülmektedir. Yani mevduattaki sınırlı artışa karşılık krediler hızla
artmaktadır. Kredi artış hızı yıllık %21’e çıkmıştır. Bu
durum şüphesiz bankacılık sektörünün riskini artırmaktadır. Ancak bu risk de Kredi
Garanti Fonu uygulamaları ve Merkez Bankasının satın alacağı söylenen banka
senedi uygulaması ile kamuya transfer edilmektedir.
Yillardir orta gelir tuzaginda olan bir ulkede tasarruflarin artamamasi gerekirken bu oranin bu denli yukselmesini neye baglamaliyiz ?
YanıtlaSilTasarrufların yeterince artmamasına...
SilHocam kredi mevduat oranındaki ideal dediğiniz %80, katılım bankaları için de geçerli mi?
YanıtlaSilÖncellikle çok teşekkürler
YanıtlaSilDevlet bankaları emir komuta ile çalıştıklarından riskleri yok (ya da devlete ait). DTH lar arttıkça özel bankaların bu zararı git gide büyüyor.. önlem alınmazsa (reel faiz verilmedikçe) bankaların batma riski var mı? Bu gidişle 2001 krizine yeniden mi yaşanacak ?
Ekonomide ciddi sorunlarımız var ancak bankacılık sektörü 2001'den çok daha sağlam. Enflasyon oranının altında kalsa da, karları artmaya devam ediyor.
Sil