Referandum öncesinde 3,74
seviyelerinde olan Dolar kuru 3,52’lere kadar geri çekildikten sonra Fed
toplantısı sonrasında 3,56 seviyelerine kadar çıktı. Fed toplantısında faiz
artırım kararı çıkmamasına rağmen Haziran ayı toplantısında faiz artırımına
gidilebileceği beklentisi ile bir sıçrama oldu. Dolayısıyla, bu toplantıda faiz
artırımına gidilseydi ne olurdu diye sormamak da mümkün değil. İlk olarak söz
konusu geri çekilmenin nedenlerini anlamaya çalışalım. Ondan sonra da ilerisi
için neler olabileceğini yorumlayalım.
Dolar neden değer kaybetti?
1.
Artan faiz
oranları
Merkez Bankası Ocak ayının ortalarından
bu yana ciddi oranlarda faiz artışlarına gitti. Aşağıda yer alan grafikten de
görüleceği üzere merkez bankası ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti %8,28
seviyesinden %11,94’e kadar yükseldi. Bu durum kamu borçlanma senetlerine ve
mevduat faizlerine yansıdı. Dolayısıyla gelişmiş ülke faiz oranları ile
karşılaştırıldığında yüksek karşılanabilecek bu oranlardan yabancı yatırımcılar
yüklü miktarlarda DİBS satın aldı. Bu şekilde gelen döviz, TL’nin değer
kazanmasında en önemli role sahiptir diyebiliriz. Yılbaşından bu yana Merkez Bankası
faizleri %44 oranında artırmış oldu. Ancak artışların politika faizi yerine GLP
ile yapılması ve bu durumun Ocak ayı ortalarından günümüze kadar sürdürülmesi
yapılan faiz artışlarının etkisini azaltıyor ve daha fazla artış yapma gereğini
beraberinde getiriyor. Dolayısıyla Merkez Bankasının GLP uygulamasından
vazgeçmesiyle, gereksiz faiz artışlarının önüne geçebileceğini
belirtebiliriz.
2.
CDS Priminde
azalış
Türkiye’nin risk primi (CDS, Credit
Default Swap) referandum belirsizliğinin ortadan kalmasından sonra belirgin
şekilde düşüş gösterdi. Aşağıda yer alan grafikte bu durum görünüyor. Burada
CDS, Türkiye’nin kamu borçlanma senetlerine yatırım yapan yatırımcılar
alacaklarının ödenmeme riskine karşı sigorta yaptırmak istediklerinde,
ödeyecekleri risk primini gösteriyor. Türkiye’nin kredi riskindeki azalış devlete
borç verecek yabancı yatırımcıların maliyetini azaltarak onları bu yatırıma
teşvik etmiş oluyor.
3.
Negatif Ayrışan
Türk Lirası
Türk Lirası 2017 yılında Dolar
karşısında referandum öncesine kadar en çok değer kaybederken para birimi oldu.
Hatta Dolar çoğu para birimi karşısında değer kaybederken, TL karşısında değer
kazandı. Bu durumu ilgili yazıdan görebilirsiniz. Yatırımcılar aşırı tepki verdikleri düşüncesi ile
düzeltme hareketi içerisinde bulunmuş olabilirler.
4.
Dolar Endeksi
Aşağıda yer alan grafikten de görüleceği
üzere, Dolar gelişmiş ülke para birimleri karşısında referandumdan bu yana %1,6
oranında değer kaybetti. 2017 yılı başlarında başlayan, Doların gelişmiş ülke
para birimlerine karşı olan değer kaybı devam ediyor. Bu süreçte Doların TL
karşısındaki değer kaybı ise %3,9 oranında. Yani Dolar uluslararası piyasalarda
değer kaybediyor, yukarıda bahsedilen nedenlerden dolayı TL karşısındaki değer
kaybı ise daha yüksek oluyor.
Dört başlık altında anlatmaya
çalıştığım nedenlerden dolayı son dönemde TL, Dolar karşısında değer kazandı.
Peki bu durum devam edecek mi? Bu sorunun cevabı iki önemli faktöre bağlı.
Dolar endeksi ve Merkez Bankası faizi. Dolar endeksi düşmeye devam ederse,
Merkez Bankası da faiz artırırsa TL güçlenmeye devam edebilir. Bu durumlarını
olasılıklarına bakalım.
Dolar endeksi ne olur?
Küresel finans krizinin etkilerinin
azaltmak adına parasal genişleme süreci başlatan Fed’e diğer gelişmiş ülkelerin
merkez bankaları da bir süre sonra eşlik etti. Ancak ABD’nin küresel finans
krizinin etkilerinin üzerinden daha erken attığı belirtilebilir. Bu durumu
ilgili yazıdan okuyabilirsiniz. Diğer gelişmiş ülkelerin ekonomik göstergelerindeki
iyileşmenin devam etmesi onların parasal genişleme sürecinden çıkmasına mani
oluyor. ABD ise faiz artırımlarına başladı ve bu yıl 3 artırım öngörülüyor.
Aynı zamanda 2017 yılsonunda bilanço daraltmaya başlayacaklar. Bu durum Dolara
olan talebi artırabilir ve Dolar endeksinin artmasını veya en azında daha da
düşmemesini beraberinde getirebilir. Bu durumun ise TL’yi desteklemeyeceği
açıktır.
Merkez Bankası faiz artırır mı?
Yılbaşında bu yana Merkez Bankası
ortalama faiz oranı %44 oranında arttı ve %11,94’e kadar çıktı. Bu durum
mevduat ve DİBS faiz oranlarına bir miktar yansıdı. Ancak yeterli geldiği pek
söylenemez. Zira mevduat ve DİBS’e yatırım yapan yatırımcıların reel getirisi
yüksek enflasyondan dolayı hala negatif olabilmekte. Diğer taraftan yabancı
ülkede yaşayan yatırımcıların ülkelerindeki %1 düzeylerinde enflasyon düşünüldüğünde,
yabancı yatırımcıların kur riski alarak %11-%12 düzeylerindeki nominal getirilere
razı olabildikleri söylenebilir. Son dönemde TL’deki değerlenmenin arkasında da
zaten bu durum yatıyor.
Merkez Bankası politika faizine
dönse ve enflasyon oranının en az 3, 4 puan üzerinde bir faiz belirlese, başka
bir ifade ile faiz oranlarını %15, %16 düzeylerine çıkarsa. Bu durumda içeride
riskler yükselmezse, yabancı yatırımcılardan yüklü miktarda girişler görebiliriz.
Bu durum TL’yi destekler aynı zamanda Merkez Bankasının enflasyon ile
mücadelesine de ciddi katkı sonar. Zira son dönemde enflasyondaki artışın en
önemli nedeninin kurdaki artış olduğu biliniyor. Merkez Bankası geçmişte yüksek
faiz düşük kur olarak adlandırılan politika ile bir miktar başarılı oldu. Merkez
bankasının geçmiş dönemde uyguladığı yüksek faiz düşük kur politikası için
ilgili yazı, günümüzle o dönemin bir karşılaştırması için ise bu yazı okunabilir. Peki şimdi dener mi? Merkez Bankası politika faizini %15,
%16’ya çıkarır mı? Sanırım böyle bir ihtimal pek yok.
O zaman;
Dolar endeksinin düşmediği, Merkez
Bankasının da faiz artırmadığı bir durumda;
Enflasyon oranının %12’e dayandığı,
Potansiyel büyüme oranının altında
büyüyen, ilerleyen yıllarda da benzer şekilde potansiyel büyüme oranından daha
düşük hızlarda büyümesi beklenen,
İşsizlik oranı uzun zamandır çift
hanelerde olan ve hedefin tek hane olarak görüldüğü,
Cari açık sorunumuzun düşen enerji
fiyatları ve artan kur ile kısmen sürdürülebilir duruma getirildiği,
Ekonomik olarak tek güçlü yanı mali
disiplin olan ancak bu durumunun ekonomik büyüme gerekçeleri ile ikinci plana
atıldığı,
Jeopolitik riskin inişli çıkışlı yüksek seyrini sürdürdüğü,
Jeopolitik riskin inişli çıkışlı yüksek seyrini sürdürdüğü,
Ülkemizin para biriminin değerlenmesini
beklemek maalesef pek gerçekçi görünmemektedir.
Bugün bi haber vardı hazine %5,87 yıllık faiz le dolar cinsinden 30 yıllık borçlanmış bunun nasıl bir etkisi olur çok yüksek bir faiz değil mi yanlış mı okudum
YanıtlaSilKredi notumuzun düşmesinin yansımadı. Özel sektör de benzer şekilde daha yüksek faizler ile borçlanıyor. Kötüleşen ekonomik görünümün bir sonucu. Maalesef işimiz gittikçe zorlaşıyor.
SilSanırım burada yabancı yatırımcı ile yerli yatırımcı/mevduat sahibi arasında bir denge oluşturulmaya çalışılıyor.
YanıtlaSilYabancı yatırımcı zaten kendi ülkesindeki düşük faiz yüzünden biz ne versek (makul ölçülerde) kabul edecek gibi. Burada sanki mesele faiz değil de kur farkı gibi. Yabancının esas işini zorlaştıran habire oynayan kur. Onu çözersek negatif faiz yabancı için sorun değil.
Yerli ise hem negatif faiz hem de kur açısından sıkıntılı. Zaten enflasyon nedeniyle parası değer kaybetmekte, bir de durumlar belirsizleşince dolara yöneldi sanırım önemli kısmı. Hatta aslında sermaye hareketleri serbestisi nedeniyle aslında yerli yatırımcının da dolar üzerinden düşünüp yatırım yaptığı ve artık yabancıdan pek farkının kalmadığını düşünüyorum. Her ikisi de dolar üzerinden duruma bakıyor. Yabancı kendi ülkesindeki enflasyonu gözönüne alırken yerli artık dolar üzerinden yaşadığı için yabancı gibi davranmakta bence. Nasıl olsa dolarla yatırım yapan adam için yerli enflasyonun bir anlamı yok. Bu durumda sadece dolar kuru önem taşımakta bence artık.
merhaba konu dışında bir şeyler sormak istiyorum.
YanıtlaSilmerkez bankası döviz swap yoluyla tl yi desteklemesi ne anlama geliyor?
merkezin uyguladığı döviz swap işlemleri nasıl gerçekleşiyor ve kura nasıl etki ediyor?
Bu yazı faydalı olabilir. http://www.businessht.com.tr/yorum/haber/1356885-swap-ihalesi-nedir-neden-yapilir
Sil