ABD konut piyasasında 2000’li yılların
başından 2008 yılına kadar fiyatların yüksek oranlarda artmasıyla oluşan balon
ve sonrasındaki süreçte küresel finans kriziyle tüm dünyanın nasıl etkilendiği hepimizin
malumu…
Bu süreçte bankalar kredi vermek için
yarışıyor, her geçen gün artan konut fiyatları insanları cezbediyordu. Her yeni
konut kredisi fiyatların artmasına da katkı sunuyordu. Böylece insanlar satın
aldıkları konutların fiyatlarının artmasından da memnundu. Aynı zamanda
bankalar da memnundu. Çünkü artan konut fiyatlarını esas alarak konut
sahiplerine ilave krediler de kullandırılabiliyordu. Örneğin 100.000 Dolara
satın alınan bir evin değeri 120.000 Dolara çıktığında konut sahibine yeni
kredi teklifinde bulunuluyor, konut değerinin neredeyse tamamına varan
oranlarda krediler kullandırılıyordu. Bankaların bu konuda oldukça iştahlı
davrandıkları bir süreçti. Kullandırdıkları kredilere karşılık sağlanan primler
bankacıların iştahını daha da artırıyordu. Geri ödenmeme oranı en düşük olan
kredi türü konut kredileri değil miydi? Nihayetinde konutlar da teminat altına
alınmıyor muydu?
Bankalar bununla yetinmedi.
Kullandırdıkları konut kredilerinden alacaklarını dayanak varlık haline getirip
varlığa dayalı menkul kıymetler oluşturdular. Bu varlıkların satışı ile
alacaklarını menkul kıymetleştirmiş oldukları gibi, riski de transfer ettiler.
Konut kredilerinin ödenmeme riskine karşı sigorta şirketleri söz konusu varlığa
dayalı menkul kıymetleri sigortaladı. Onlar da pastadan pay almak istiyorlardı.
Söz konusu varlığa dayalı menkul kıymetler sadece ABD’de değil diğer gelişmiş
ülkelerin finansal piyasalarında da alınır satılır olmuştu.
Kullandırılan konut kredilerinin çoğu
değişken faizliydi. Fed ise 2003 yılından 2006 yılına kadar faizleri kademeli
olarak artırdı. Faizlerdeki artış konut kredilerine de yansıdı. Değişken faizli
kullandırılan konut kredilerinin aylık taksitleri her geçen gün artıyor
insanlar kredi taksitlerini ödemekte zorlanıyordu. Düşük gelir gruplarına
verilen konut kredilerinin (subprime mortgage) geri ödenmeme oranları %20’nin
(Yüzde 2 değil 20!) üzerine çıkmıştı…
Artan faiz oranları konut kredilerine
olan talebi azaltmış, böylece konut fiyatları da düşüşe geçmişti. Yer yer
değişim gösterse de değer kayıpları oldukça yüksek oranlara varıyor, örneğin
fiyatı 120.000 Dolara çıkan evin fiyatı 60.000 Dolarlara kadar düşüyordu.
Bankalar tahsil edemedikleri konut kredi taksitleri ve teminat altındaki konutların
azalan değeri ile baş başa kaldıklarında büyük zararlar yazıyorlardı. Böylece kriz
patlak verdi. Bu ürünleri sigortalayan sigorta şirketleri ile bankalar tek tek
batmaya başladı. 2008’in Eylül’ünde Türkiye Bankacılık Sektörünün tamamından
daha büyük olan Lehman Brothers adlı yatırım bankası 600 milyar Doların
üzerinde bir borç ile battığında, küresel bir kriz içine girildiği artık herkes
tarafından kabul ediliyordu. Bu süreçte ABD’de 400’den fazla banka battı.
Varlığa dayalı menkul kıymetleri başta Avrupa bankaları da satın aldığı için,
krizin Avrupa’ya bulaşması çok zaman almadı. Biz ise bankacılık sektörümüzde bu
tür ürünler bulunmadığı için seviniyor, küresel finans krizi bizi doğrudan
etkilemeyecek diye avunuyorduk.
Türkiye’de de, ABD’de olduğu gibi, bankaların
varlığa dayalı menkul kıymet ihraçlarının başlayacağı bir döneme giriyoruz. Bu
konuyu sonraki yazımda daha detaylı ele alacağım. Bizde olmasın demiyorum. Konunun
gündeme gelmesi ile birlikte piyasalardaki “ben bu filmi gördüm” durumunun
anlaşılması gerektiğini ve doyurucu bir iletişime ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Olanlardan ders çıkarabilmeyi umut ediyorum…
ne olacak gerçekten halimiz bilmiyorum, artık konut kredisi almak gerçekten zor bir hale geldi
YanıtlaSilbirikmiş biraz param var fakat kredi alabilir miyim emin değilim, findeks den baktım kredi notum düşük biraz, sigortam da dönemsel dönemsel var, https://kredinotutr.com/krediler/konut-kredisi/ bu siteden de baktım konut kredi için kampanyalara ama artık ev almak hayal gibi geliyor :(
Ülkemizde son yıllarda konut fiyatları kiralardan daha hızlı arttığı için, kirada durmanın daha avantajlı olduğunu söyleyen çalışmalar var. Tabii insan kendi evinin rahatlığını istemiyor da değil. Kolaylıklar diliyorum. Ülke olarak ekonomik açıdan zor bir sürecin içindeyiz. Umarım daha kötüye gitmeden gerekli yapısal reformlara yöneliriz.
SilYeni açıklanan uygulama ile ilgili bir görüşünüz var mı?
YanıtlaSilBankalar borçlarını menkul kıymete dönüştürüp satacak ve söylenene göre de esas alıcısı MB olacakmış. Böylece kamu projelerinin borçları bir anlamda MB'ye aktarılmış olacak ve bankaların bilançoları rahatlayacak. Bu durumda MB bunları almak için doğal olarak para basacak. Eğer dolar olarak alması gerekli ise (ki bankalar zaten bu fonları dışarıdan alınan borç ile karşıladılarsa durum budur) MB dolar vermek durumunda. Ya rezervlerden verecek (zaten azalan rezervler için bu zor bir durum) ya da piyasadan alacak (ki doları coşturur). İlk durumda para basarak piyasaya TL arzı söz konusu iken ikincide dolar talebi söz konusu olur ve her ikisi de bir anlamda artan enflasyon demek. Biri doğrudan, diğeri maliyet enflasyonu olarak...
Yani yazınızda belirttiğiniz durum esasında bu menkul kıymetlerin türevleşmesinin getireceği bazı sorunlar. Bu kağıtların takibi zor olacak diyorsunuz ve ABD'deki durum bu idi ama sanki bizdeki esas sorun bunların toksikleşmesi değil de alacak ve satacak olanın biz olmamız nedeniyle enflasyona yol açacak olması. ABD vb olsaydık bunu QE ile ihraç edebilirdik ama bizim durumumuzda bu menkul kıymetlere talip bulmak kolay olmasa gerek ve kendi içimizde borç çevirmiş olacağız.
Bu öngörüye katılıyor musunuz yoksa bu denklemde görmediğimiz bir şeyler mi var?
Teşekkürler.
Haklısınız. Bence asıl sorun türev araçlarını uygulamaya konulması değil bu araçları Merkez Bankasının peşinen alacak olmasının belirtilmesi. Sonraki yazımda açıklamaya çalışacağım.
SilHocam fazla para basilmasindan bahsediliyor.ne demektir bu..yani vatandaşın cebine daha çok para mı giricek
YanıtlaSilHayır. Bankaların verdiği kredilerden kaynaklı alacakları paketlenip türev ürün haline getirilecek. Bu ürünleri Merkez Bankası satın alarak bankalara likidite sunmuş olacak. Böylece bankalar daha fazla kredi verebilecek. Ancak bu arada enflasyon da alıp başını gidebilecek... Sonraki yazımda daha detaylı anlatmaya çalışacağım.
Sil