google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Finansal Göz: Mali Disiplinde Bozulma

18 Nisan 2017 Salı

Mali Disiplinde Bozulma

Maliye Bakanlığı 2017 Mart ayı bütçe gerçekleşmelerini açıkladı. Bütçe Mart ayında 19,5 milyar TL açık verdi. 2017 yılı Ocak – Mart döneminde ise açık, 14,9 milyar TL olarak gerçekleşti. 2016 yılının Ocak – Mart döneminde bütçe 46 milyon TL fazla vermişti. 2017 yılı Mart ayında bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı ayına göre %3 oranında azalırken, bütçe giderleri %25 oranında arttı. Dolayısıyla bütçedeki bozulmanın gelirlerdeki azalmadan ziyade, giderlerdeki yüksek artıştan kaynaklandığını belirtebiliriz.    

1990’lı yıllarda yüksek bütçe açıkları, yüksek enflasyon ve yüksek faiz oranları Türkiye ekonomisinin en belirgin özelliklerindendi. Yüksek bütçe açıkları sınırlı olan tasarrufların tamamının kamuya akmasına neden oluyordu. Tasarruflar özel sektör eli ile yatırımlara yönlendirilemiyor, aksine özel sektör yatırımlarını azaltıp yüksek faiz geliri elde etmek için devlete borç veriyordu. Bankalar da birey ve kurumlara kredi vermek yerine devlete borç vermeyi tercih ediyordu. Yüksek faiz oranları işletmeleri ve bankaları temel faaliyet alanından uzaklaştırmış, devletin finansmanını sağlayan kurumlar haline getirmişti. Şüphesiz bu durum sürdürülemezdi, sürdürülemedi de. 2001 yılında Cumhuriyet tarihimizin en büyük yerel krizini yaşadık. Ekonomi daraldı, işsizlik arttı, gelir azaldı, bankacılık sektörünün üçte biri çöktü.

Türkiye 2001 krizinde dibi gördükten sonra, 2008 yılına kadar çok mesafe kat etti. Örneğin 2001 yılındaki kriz ile 3.000 Dolar seviyesine düşen kişi başına GSYH 10.000 Dolar seviyesine çıktı. Bu süreçte elde edilen kazanımların altında şüphesiz mali disiplin bulunmaktadır. Mali disiplinin iki temel göstergesi vardır. Birincisi kamu borcunun, ikincisi de bütçe açığının GSYH’ye oranıdır. Avrupa Birliği’nin ekonomik kriterleri olarak bilinen Maastricht Kriterlerine göre kamu borcunun GSYH’ye oranının %60’ı, bütçe açığının GSYH’ye oranının ise %3’ü aşmaması gerekmektedir. Ancak küresel finans krizinin ikinci ayağı olarak bilinen Avrupa borç krizi ile birlikte, birçok AB ülkesi Maastricht Kriterlerini sağlayamaz duruma gelmiştir. Türkiye’de ise kamu borcunun GSYH’ye oranı %30 seviyelerine kadar düşürülebilmiştir. Bu süreçte Türkiye’de borç belirgin şekilde kamudan özel sektöre geçmiştir. Yüksek faiz döneminde kamu borçlanırken, faizler azaldığında özel sektör ciddi oranlarda borçlanır hale gelmiştir.

2001 krizinden sonra, bütçede faiz giderleri önemli bir büyüklüğe sahip olduğu için, faiz dışı fazla hedefine odaklanılmış ve bu konuda alınan mesafe ile bütçe açıklarını önemli ölçüde azaltılmış ve 2004 yılında Maastricht Kriteri sağlanır hale gelmiştir. Sonraki süreçte küresel finans krizinin etkisi ile sadece 2009 yılında Maastricht Kriteri tutturulamamıştır. Mali disiplin sayesinde küresel finans krizinin etkileri daha az hasarla atlatılmıştır.

Şu an geldiğimiz noktada ekonomi potansiyelin çok altında büyümekte, işsizlik oranı %13 gibi oldukça yüksek bir seviyede, enflasyon ve faiz oranları da son aylarda ciddi artış göstermiş bulunmaktadır. Geriye elimizde mali disiplin bulunmaktadır. O da açıklanan Mart ayı rakamları ile tehlike sinyalleri vermektedir.

Mali disiplin bozulursa ne olur? En iyi ihtimalle ekonomide patinaj devam eder. Ayrıca ekonomi kötü bir sarmalın içine girebilir. Artan bütçe açıkları kamunun borçlanma ihtiyacının artması demektir. Bu durum faiz oranlarını yukarıya taşıyabilir. Artan faizler yatırımları frenler. Yatırımların azalması üretimi baskılar bu durumda vergi gelirlerinin artış hızını azaltır. Sonra da daha fazla bütçe açığı ile başa dönmüş oluruz…

Rekor düzeyde işsizlik, çift haneli enflasyon, potansiyelinin çok altında büyüyen bir ekonomi… Elimizde sadece mali disiplin kaldı… Oda giderse 1990’lı yıllara dönebiliriz. O yüzden mali disiplin elden bırakılmamalıdır. 

Özetle; Türkiye’yi 2001 krizine götüren nedenlerin başında, 1990’lı yıllarda mali disiplinin bir türlü sağlanamamış olması gelmektedir. 2001 krizinden sonra elde edilen kazanımların altındaki en önemli faktör de, sağlanan mali disiplindir. Geçici sonuçlar almak için mali disiplinden kesinlikle vazgeçilmemelidir. 

Mali disiplindeki bozulmanın geçici olması temennisi ile bitirelim.

2 yorum:

  1. Sıcak para ekonomisi bitti, sadece finans odaklı büyüme ile bu kadar oluyor, para varsa musluk akıyor para bitti musluk kurudu, böyle dönemlerde hiç bir disiplin kalmaz

    YanıtlaSil
  2. Butce acigina evet para basmaya evet yuksek enflasyona evet. issizlige hayir. Butce acilmalidir milletin hizmetine sunulmaldir.

    YanıtlaSil