Maliye Bakanlığı 2017 Mart ayı bütçe
gerçekleşmelerini açıkladı. Bütçe Mart ayında 19,5 milyar TL açık verdi. 2017
yılı Ocak – Mart döneminde ise açık, 14,9 milyar TL olarak gerçekleşti. 2016
yılının Ocak – Mart döneminde bütçe 46 milyon TL fazla vermişti. 2017 yılı Mart
ayında bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı ayına göre %3 oranında azalırken,
bütçe giderleri %25 oranında arttı. Dolayısıyla bütçedeki bozulmanın
gelirlerdeki azalmadan ziyade, giderlerdeki yüksek artıştan kaynaklandığını
belirtebiliriz.
1990’lı yıllarda yüksek bütçe açıkları,
yüksek enflasyon ve yüksek faiz oranları Türkiye ekonomisinin en belirgin
özelliklerindendi. Yüksek bütçe açıkları sınırlı olan tasarrufların tamamının
kamuya akmasına neden oluyordu. Tasarruflar özel sektör eli ile yatırımlara
yönlendirilemiyor, aksine özel sektör yatırımlarını azaltıp yüksek faiz geliri
elde etmek için devlete borç veriyordu. Bankalar da birey ve kurumlara kredi
vermek yerine devlete borç vermeyi tercih ediyordu. Yüksek faiz oranları
işletmeleri ve bankaları temel faaliyet alanından uzaklaştırmış, devletin
finansmanını sağlayan kurumlar haline getirmişti. Şüphesiz bu durum
sürdürülemezdi, sürdürülemedi de. 2001 yılında Cumhuriyet tarihimizin en büyük
yerel krizini yaşadık. Ekonomi daraldı, işsizlik arttı, gelir azaldı,
bankacılık sektörünün üçte biri çöktü.
Türkiye 2001 krizinde dibi gördükten
sonra, 2008 yılına kadar çok mesafe kat etti. Örneğin 2001 yılındaki kriz ile
3.000 Dolar seviyesine düşen kişi başına GSYH 10.000 Dolar seviyesine çıktı. Bu
süreçte elde edilen kazanımların altında şüphesiz mali disiplin bulunmaktadır.
Mali disiplinin iki temel göstergesi vardır. Birincisi kamu borcunun, ikincisi
de bütçe açığının GSYH’ye oranıdır. Avrupa Birliği’nin ekonomik kriterleri
olarak bilinen Maastricht Kriterlerine göre kamu borcunun GSYH’ye oranının
%60’ı, bütçe açığının GSYH’ye oranının ise %3’ü aşmaması gerekmektedir. Ancak
küresel finans krizinin ikinci ayağı olarak bilinen Avrupa borç krizi ile
birlikte, birçok AB ülkesi Maastricht Kriterlerini sağlayamaz duruma gelmiştir.
Türkiye’de ise kamu borcunun GSYH’ye oranı %30 seviyelerine kadar düşürülebilmiştir.
Bu süreçte Türkiye’de borç belirgin şekilde kamudan özel sektöre geçmiştir.
Yüksek faiz döneminde kamu borçlanırken, faizler azaldığında özel sektör ciddi
oranlarda borçlanır hale gelmiştir.
2001 krizinden sonra, bütçede faiz
giderleri önemli bir büyüklüğe sahip olduğu için, faiz dışı fazla hedefine
odaklanılmış ve bu konuda alınan mesafe ile bütçe açıklarını önemli ölçüde
azaltılmış ve 2004 yılında Maastricht Kriteri sağlanır hale gelmiştir. Sonraki
süreçte küresel finans krizinin etkisi ile sadece 2009 yılında Maastricht
Kriteri tutturulamamıştır. Mali disiplin sayesinde küresel finans krizinin
etkileri daha az hasarla atlatılmıştır.
Şu an geldiğimiz noktada ekonomi
potansiyelin çok altında büyümekte, işsizlik oranı %13 gibi oldukça yüksek bir
seviyede, enflasyon ve faiz oranları da son aylarda ciddi artış göstermiş
bulunmaktadır. Geriye elimizde mali disiplin bulunmaktadır. O da açıklanan Mart
ayı rakamları ile tehlike sinyalleri vermektedir.
Mali disiplin bozulursa ne olur? En iyi
ihtimalle ekonomide patinaj devam eder. Ayrıca ekonomi kötü bir sarmalın içine
girebilir. Artan bütçe açıkları kamunun borçlanma ihtiyacının artması demektir.
Bu durum faiz oranlarını yukarıya taşıyabilir. Artan faizler yatırımları
frenler. Yatırımların azalması üretimi baskılar bu durumda vergi gelirlerinin
artış hızını azaltır. Sonra da daha fazla bütçe açığı ile başa dönmüş oluruz…
Rekor düzeyde işsizlik, çift haneli
enflasyon, potansiyelinin çok altında büyüyen bir ekonomi… Elimizde sadece mali
disiplin kaldı… Oda giderse 1990’lı yıllara dönebiliriz. O yüzden mali disiplin
elden bırakılmamalıdır.
Özetle; Türkiye’yi 2001
krizine götüren nedenlerin başında, 1990’lı yıllarda mali disiplinin bir türlü
sağlanamamış olması gelmektedir. 2001 krizinden sonra elde edilen kazanımların
altındaki en önemli faktör de, sağlanan mali disiplindir. Geçici sonuçlar almak
için mali disiplinden kesinlikle vazgeçilmemelidir.
Mali disiplindeki bozulmanın geçici
olması temennisi ile bitirelim.
Sıcak para ekonomisi bitti, sadece finans odaklı büyüme ile bu kadar oluyor, para varsa musluk akıyor para bitti musluk kurudu, böyle dönemlerde hiç bir disiplin kalmaz
YanıtlaSilButce acigina evet para basmaya evet yuksek enflasyona evet. issizlige hayir. Butce acilmalidir milletin hizmetine sunulmaldir.
YanıtlaSil