Gelişmekte olan ülkelerin finansal
piyasalarına bankacılık sektörü hâkimdir. Türkiye’de bankacılık sektörünün
finansal sistem içindeki payı %90’nın üzerindedir. Bankaların temel fonksiyonu
fon fazlası olanlardan sağlanan fonu, fon açığı olanlara aktarmaktır. Bu
fonksiyonun ikinci aşaması krediler yoluyla sağlanmaktadır. Kredi vermeye
yetkili kuruluşların başında bankalar yer alır. Kredi kelime olarak itibar ve
güven anlamına gelmektedir. Kredi deyinde akla öncelikle nakdi krediler gelmektedir. Ancak bankalar müşterilerine gayrinakdi krediler de
kullandırmaktadır. Bir alışverişte satıcı alıcıya mal ya da hizmetin bedelinin
ödenmesi için vade tanıdığında da kredi söz konusu olur. Ticari hayatta çok
karşılaşılan bu kredi, örneğin bir toptancının perakendeci müşterisine mal
sunması ancak bedelinin ödenmesi için ona vade tanıması, ticari kredi olarak adlandırılmaktadır. Kredi işleminde iki taraf
bulunmaktadır. Krediyi sunan ve krediyi kullanan. Krediyi sunan alacaklı,
krediyi kullanan da borçlu olmaktadır.
Bu anlatımdan sonra krediyi şu şekilde
tanımlayabiliriz. Kredi kişi ya da
kurumlara belirli koşullar altında geri ödenmek üzere para (nakdi kredi) veya
mal sunularak (ticari kredi) satın alma gücü sağlanması, bir hizmetin yerine
getirileceğine veya alınan bir malın bedelinin ödeneceğine garanti verilmesi
(gayrinakdi kredi) şeklinde tanımlanabilir. Nakdi krediler banka bilançolarının
aktifinde yer alan varlık kalemleridir. Bankalar nakdi kredilerden faiz veya kar payı geliri elde eder.
Gayrinakdi krediler ise banka bilançosunun aktifinde yer almayıp nazım
hesaplarda takip edilirler. Bankalar gayrinakdi kredilerden de komisyon geliri elde ederler.
Krediler bankaların en önemli faaliyet
alanıdır. Krediler bankaların alacağı olarak, banka bilançolarının aktifinde
önemli bir yere sahiptir. Örneğin 2017 yılı Şubat ayı itibariyle Türkiye’de
bankacılık sektörünün aktiflerinin %63’ünü krediler oluşturmaktadır. Tüketim
veya üretimi desteklemek amacıyla, bankalarca fon açığı olan kesimlere sunulan
ve banka bilançolarının aktifinde alacak olarak yer alan işlemlerin banka
amaçları doğrultusunda yürütülmesi kredi
yönetimi olarak adlandırılmaktadır. Kredi yönetimi başarılı bir şekilde
gerçekleştirilir ise bankanın amaçlarına ulaşması daha kolay mümkün olur.
Dolayısıyla bankacılıkta kredi yönetimi büyük önem arz etmektedir.
Yukarıda yer alan grafikte Türkiye
bankacılık sektörünün kredilerinin dağılımı yer almaktadır. 2017 yılı Şubat ayı
itibariyle bankacılık sektörünün kredi toplamı 1,72 trilyon TL’ye ulaşmıştır.
Kredilerin %31,8’ini İşletme Kredileri, %24,1’ini Diğer Krediler, %19,3’ünü
Tüketici Kredileri, %8,6’sını Diğer Yatırım Kredileri, %5,7’sini Kredi
Kartları, %5,4’ünü İhtisas Kredileri ve %5’ini de İhracat Kredileri
oluşturmaktadır.
Yukarıda yer alan grafikte de yine 2017
yılı Şubat ayına ait Tüketici Kredilerinin dağılımı yer almaktadır. Türkiye
bankacılık sektöründe Tüketici Kredilerinin tutarı 344 milyar TL’e ulaşmıştır.
Tüketici kredilerinin %49,3’ü İhtiyaç Kredisi, %48,8’i Konut Kredisi ve %1,9’u
da Taşıt Kredilerinden oluşmaktadır. Konut kredileri son yıllarda hızlı artış
göstermiş ve konut kredilerinin tüketici kredileri içindeki payı yükselmiştir.
Bu eğilim devam ederse ilerleyen dönemlerde konut kredileri, ihtiyaç
kredilerden daha yüksek bir tutara ulaşması mümkündür. Benzer maliyete sahip
olmaları ve daha hızlı işlem yapılabilmesinden ötürü, taşıt alımlarında da
ihtiyaç kredisi kullanılabilmektedir. Dolayısıyla taşıt kredilerinin tüketici
kredileri içindeki payı oldukça düşük kalmıştır.
Sonraki yazımda kredilerin temel
unsurlarına değineceğim.
Durgunlaşan ekonomide canlandırmanın yolu sadece kredi vermek mi dir ? Oysa ki vergi indirimi. maaşlara yapılacak zamlar da ve en başta huzurlu, geleceğinden endişesi olmayan insanlar önce birikim yapacak (üretim için fon sağlayacaktır) ardından tüketecektir. Oysa ki sürekli borçlandırma yolu ile büyümek gereğinden fazla şişen balon misali patlamayacak mı dır ? ve ne zaman ? yada ülkeyi yönetenlere bu şantaj ve baskı unsuru olarak kullanılmaz mı ?
YanıtlaSilKrediler artmaya devam edecek. Bankalar kredi verbilmek için mevduat faizini %15'lere kadar çıkardı. Bu duruma yükselen enflasyon oranı da neden oldu. Krediler ve vergi indirimleri ile ekonomiyi büyütmeye çalışırken yükselen faizler tüketimi frenliyor. Kırk satır mı kırk katır mı durumu ortaya çıkıyor. Burada bir tercih yapma zorunluluğumuz var. Ekonomiyi büyütme veya enflasyonu düşürme. Ben enflasyonu düşürmeden istikrarlı bir şekilde büyüyemeyeceğimizi, en azından potansiyel düzey olan %5'i yakalayamayacağımızı düşünüyorum. O yüzden öncelik enflasyona verilmeli kanaatini taşıyorum.
SilYazdıklarınızı gün gün okuyorum. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilBen de teşekkür ederim.
Sil