Herhangi bir alanda mal ya da hizmet
üretebilmek için çeşitli varlıklara ihtiyaç duyulur. Söz konusu varlıkları
temin edebilmek için de paraya… Aşağıda yer alan grafik, işletmelerin paraya
nasıl ulaştıklarını ve onu nasıl değerlendirdiklerini gösteriyor.
1.
İşletmeler parayı temelde iki kaynaktan temin eder.
Bunlardan ilki ortaklardan sağlanan özkaynak, ikincisi de çevreden,
satıcılardan, bankalardan temin edilen borçlar olmaktadır. İşletmelerin
kuruluşunda genelde ağırlıklı olarak özkaynak kullanılmaktadır. Kuruluş aşamasında
işletmelerin borçlanma imkânları kısıtlıdır.
2.
Temin edilen para bu aşamada çeşitli varlıklara
yatırılmaktadır. Böylece mal ya da hizmet üretimi mümkün hale gelmiş
olmaktadır. Doğrudan üretimle alakalı olmayan alanlarda da para
kullanılabilmektedir. Günlük faaliyetleri devam ettirebilmek için bir miktar
para kasada ve/veya banka hesaplarında tutulabilir. Hatta devlet veya başka
işletmeler tarafından ihraç edilen tahvil ve başka işletmeler tarafında ihraç
edilen hisse senetlerine de geçici yatırım amacıyla bir miktar para
ayrılabilir.
3.
Bu aşamada işletmeler gerçekleştirdikleri
yatırımlardan para girişi sağlarlar. Bu para girişi üretilen bir ürünün
satışından elde edilebileceği gibi, daha önce açılan banka hesaplarından
ve/veya satın alınan menkul kıymetlerden sağlanan faiz, kar payı veya sermaye
kazancı şeklinde de olabilir. İşletmelerin olağan faaliyetlerinden gelir elde
etmeleri esastır. Ancak makro ekonomik dengenin bozulduğu faiz oranlarının
oldukça yüksek seviyelerde bulunduğu dönemlerde, özellikle büyük işletmeler
menkul kıymet yatırımlarından da oldukça yüksek gelirler elde edebilmektedir.
Türkiye’de 1990’lı yıllar bu duruma güzel bir örnek oluşturmaktadır. O yıllarda
işletmeler kamu kâğıtlarına yatırım yaparak başka bir ifade ile devlete borç
vererek oldukça yüksek faiz gelirleri elde etmişlerdir. Aynı yıllarda hisse
senedi piyasasından da çok yüksek kazançlar sağlanmıştır. Bu tür dönemler,
işletmelerin asıl faaliyetlerine verdikleri önemi azaltmalarına yol açmakta ve
onları piyasa hareketlerine daha fazla odaklanmaya itmektedir.
İşletmeler elde edilen parayı iki
şekilde değerlendirir. Bir kısmı yatırımcılara ödenmekte, bir kısmı da
işletmede alıkonulmaktadır.
4.
Bu aşamada işletmeye borç vererek yatırım yapanlara faiz, işletmeye özkaynak sunan
yatırımcılara da kar payı (temettü) ödemesi
yapılmaktadır.
5.
Elde edilen paranın bir kısmı da sonraki
yatırımlarda kullanılmak üzere işletmede alıkonmaktadır. Bu duruma otofinansman adı verilmektedir. Görece
küçük yeni kurulmuş işletmeler 4. Aşamada sadece faiz ödemelerinin yapmakta
ortaklara kar payı dağıtmayı pek tercih etmemektedirler. Büyüme ihtiyacını
karşılayabilmek için otofinansmana başvurmaktadırlar. Borsa İstanbul Hisse
Senedi Piyasasında hisse senetleri işlem gören 400’ün üzerinde işletmeden,
düzenli olarak kar payı dağıtanların sayısı 50’yi bulmamaktadır. Bu durum;
-
İşletmelerimizin
büyüme ihtiyaçlarının fazla olduğunu,
-
Hisse
senetlerinin fiyat artışından sağlanan sermaye kazancının önemli büyüklükte
olduğunu,
-
Aynı
zamanda Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olduğunu göstermektedir.
İşletmeler
borçlarının anapara ve faiz ödemelerini, yine ortaklara ödenecek olan kar
payının tutar ve zamanını planlayabilirler. Yani para çıkışlarının zamanını ve
tutarını öngörmek mümkün olabilir. Ancak para girişlerinin büyüklüğünü ve
zamanını öngörmek oldukça zordur. Dolayısıyla işletmelerde para akışı riskli
bir süreçtir. İşletmelerin yatırımlarından sağladığı para girişlerinin,
yatırımlarını gerçekleştirebilmek için sağladığı kaynaklara yapılacak
ödemelerden fazla olması işletmenin yaşamını devam ettirebilmesinde büyük öneme
sahiptir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder