Amerikan Merkez Bankası (The Federal
Reserve System, kısaca Fed) üç temel oluşumdan meydana gelmektedir.
Bunlar;
1.
Federal Reserve Board of Governors: Guvernörler
Kurulu, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından aday gösterilen ve ABD
Senatosu tarafından atanan 7 üyeden oluşmaktadır.
2.
12 Federal Reserve Banks: ABD bu konuda 12 bölgeye
ayrılmıştır ve her bir bölgeyi temsil eden 12 tane Bölgesel Merkez Bankası
bulunmaktadır.
3.
Federal Open Market Committee: Federal Açık Piyasa
İşlemleri Komitesi oy hakkı bulunan 12 üyeden oluşmaktadır. Bunların 7’si
Guvernörler Kurulu üyesi, New York Bölgesel Merkez Bankası Başkanı ve geriye
kalan 4 üye de 11 Bölgesel Merkez Bankası’nın Başkanlarından oluşmaktadır. 11
Bölgesel Merkez Bankası Başkanları 1 yıllığına dönüşümlü olarak bu görevi
üslenmektedir. Oy hakkı bulunmayan Bölgesel Merkez Bankası Başkanları da Federal
Açık Piyasa İşlemleri Komitesi’nin toplantı ve tartışmalarına katılmaktadır.
Tüm dünyanın kulak kesilip faiz kararlarını beklediği komite, bu komitedir.
Aşağıda yer alan tabloda Fed’in temel
oluşumlarından biri olan 12 Bölgesel Merkez Bankası ve Başkanlarının adları yer
almaktadır. Fed’in Mart ayında yaptığı son faiz artışından bu yana, hemen hemen
her gün bir, hatta birkaç Bölgesel Merkez Bankası Başkanı basın açıklamaları
ile gündeme geliyor.
Bölgesel Merkez Bankaları
|
Başkanları
|
|
1
|
Federal
Reserve Bank of Boston
|
Eric S. Rosengren
|
2
|
Federal
Reserve Bank of New York
|
William C. Dudley
|
3
|
Federal
Reserve Bank of Philadelphia
|
Patrick T. Harker
|
4
|
Federal
Reserve Bank of Cleveland
|
Loretta J. Mester
|
5
|
Federal
Reserve Bank of Richmond
|
Jeffrey M. Lacker
|
6
|
Federal
Reserve Bank of Atlanta
|
Marie Gooding
|
7
|
Federal
Reserve Bank of Chicago
|
Charles L. Evans
|
8
|
Federal
Reserve Bank of St. Louis
|
James Bullard
|
9
|
Federal
Reserve Bank of Minneapolis
|
Neel Kashkari
|
10
|
Federal
Reserve Bank of Kansas City
|
Esther L. George
|
11
|
Federal
Reserve Bank of Dallas
|
Robert S. Kaplan
|
12
|
Federal
Reserve Bank of San Francisco
|
John C. Williams
|
Fed Başkanları
ne söylüyor?
Fed Başkanlarının söylediklerini iki
başlıkta toplayabiliriz.
1. 2017 yılında kaç kere faiz artışına gidilecek?
Konuşmaların neredeyse tamamı bu soru
üzerine geliyor. Kimi başkan 2 ya da 3 artışa, kimisi sadece 3 artışa işaret
ediyor. Kimisi 4 artışın düşük bir ihtimal olduğunu ifade ediyor. Haber
sitelerini bu konuda tararsanız, yüzlerce kez benzer cümleleri karşınızda
görebilirsiniz. Adeta Fed Başkanları ABD’nin Küresel Finans Krizinden başarı
ile çıkmasının tadını çıkarıyorlar...
ABD Küresel Finans Krizinde azalan kişi
başına GSYH’yi çok daha yükseğe yaklaşık 52.000 Dolara kadar çıkardı, işsizlik
oranını %4,7’e kadar düşürdü ve enflasyonu %2 düzeylerine çıkarmayı başardı.
Küresel finans krizi ile birlikte özellikle gelişmiş ülkelerde deflasyon sorunu
baş gösterdi ve ülkeler enflasyon oluşturmak için büyük çabalar gösterdiler. Uzun
yıllardır yüksek enflasyon ile yaşanan Türkiye’de, bu durumu anlamak biraz zor
olabilir. Bu başarılara Fed’in katkısı tabi ki yadsınamaz. Şimdi de Fed Başkanları
basının karşısı geçip her gün konuşmaktan geri durmuyorlar.
Bu arada Fed’in faiz artışlarında “güvercin”
tanımına uyduğunu, bunun da gelişmekte olan ülkeleri desteklediğini belirtmek
gerekir. Fed Başkanları faiz artışında yavaş davrandıklarını, gelişmekte olan
ülkelerin faiz artışlarına hazırlanmak için yeterli zamanlarının olduğunu da
belirtmekteler. Fed Başkanları atacakları adımlarda sadece ABD ekonomisini
değil, tüm dünyayı göz önünde bulundurduklarını hissettiren açıklamalar
yapmaktadırlar. Sanırım bu açıklamaları, dünya üretiminin dörtte birini tek
başına gerçekleştiren, dünyanın en büyük ekonomisine sahip olmanın verdiği
rahatlıkla yapabiliyorlar. Diğer taraftan küreselleşmenin de etkisi ile bir
ülkedeki ekonomik problem sadece o ülke ile sınırlı kalmıyor. Küresel Finans Krizi
ABD’de baş gösterip tüm dünyaya orandan yayıldı. Bu konudaki olumsuz durumun
telafisi adına da bu tür konuşmalar yapılıyor olabilir.
2. Bilanço kompozisyonuna dair açıklamalar
Bu konuda çok az açıklama yapılsa da
bence önemi çok daha büyük ve gelişmekte olan ülkeleri faiz artışlarından daha
fazla etkileyecek gibi görünüyor. Fed Küresel Finans Krizi ile mücadele ederken
bilançosunu yaklaşık 0,8 trilyon dolardan 4,5 trilyon Dolara kadar çıkardı.
Şimdi bilançonun küçülmesi ve/veya kompozisyonun değişmesi gündemde. Bu da
piyasalardan likiditenin çekilebileceği anlamına geliyor ki, özelikle cari açık
veren bizim gibi ülkeler için bu durum büyük önem arz ediyor.
Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası ne yapmalı?
Hemen hemen her gün Fed Başkanları veya
yetkililerinden açıklama üstüne açıklamalar gelirken Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Başkanı veya diğer yetkililer ne yapmalı?
Merkez Bankası iletişimi artırmalı “gizemli”
olmaktan çıkmalıdır.
Merkez Bankası toplantılar sonrası yapılan
yazılı açıklamalar ile yetinmemelidir. Sık sık attığı adımlar ile bilgi vermeli
neyi niçin yaptığını anlatmalıdır.
Örneğin; Ocak ortasından bu yana
haftalık repo ihalesine neden çıkmadığını anlatmalıdır. Bu uygulamanın hangi
ülkelerde hangi dönemlerde başarılı sonuçlar verdiği, Türkiye’nin o ülkeler ve
o anki koşullara benzerliği detaylı bir şekilde anlatılmalı, tartışılmalıdır.
Merkez Bankası son iki buçuk aydır bankalara
kullandırdığı fonların %80’inden fazlasını saat 16’dan sonra Geç Likidite
Penceresinden kullandırmaktadır. Bunun nedenleri nelerdir? Buradaki hedef
nedir? O hedefe iki buçuk aylık uygulamadan sonra ne kadar ulaşılmıştır? Bu ve
benzeri soruların Merkez Bankası yetkilileri tarafından daha yoğun bir şekilde tartışılmasında
büyük fayda vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder