google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Finansal Göz: Faiz Haram mı?

29 Nisan 2017 Cumartesi

Faiz Haram mı?

Evet.

Bu konunun uzmanı olmasam da, katılım bankacılığını daha iyi anlayabilmek için yaptığım okuma ve araştırmalar ışığında bu konuyu değerlendirmeye çalışacağım. Yaptığım değerlendirmeler konu hakkında daha derin bilgiye sahip kişiler tarafından zenginleştirilirse de memnun olurum. Hakkında sayısız kitap ve makale yazılmış olan bu konu üzerinde giriş niteliğinde bir yazı olacak bu.

Haram, Allah tarafından yasaklanmış eylemleri ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de faizin Allah tarafından haram kılındığı yazmaktadır. Hadislerde de faizin büyük günahlar arasında yer aldığı belirtilmektedir. Faizin azı da çoğu da haramdır. Dinin emirleri belirli bir zamanla sınırlı değildir. Dolayısıyla faiz geçmişte olduğu gibi günümüzde de haramdır.

Faiz neden haramdır?

Allah yasakladığı için. Müslümanlar nasıl namazı spor için değil Allah emrettiği için kılıyorsa, orucu nasıl sıhhat için değil Allah emrettiği için tutuyorsa, faiz alıp vermeyen Müslümanlar da Allah emrettiği için faiz alıp vermez.

Faizin haram olmasının başlıca nedeni onun zulüm ve haksızlık oluşu ile açıklanmaktadır. Faiz alanın zulmetmiş, faiz ödeyenin de zulme uğramış olduğu zikredilmektedir. Borç verenlerin görece daha zengin olduğu düşünülür ise zenginler faiz ile daha da zenginleşecektir. Dolayısıyla faiz gelir dağılımı adaletsizliğine olumsuz etki eden bir faktör olarak değerlendirilmektedir. İslam ekonomisinin gelir dağılımı adaletsizliğine çözüm getireceği değerlendirilmektedir.

Borç alışverişi nasıl gerçekleşecek?

Günümüzde az ya da çok ekonomilerde bir miktar enflasyon söz konusudur. Örneğin bugün alınan 1.000TL’lik bir borç, bir yıl sonra 1.000TL olarak ödenirse bu durumda borç verenin satın alma gücü azalmış olur. Ödeme enflasyon farkı ile yapılmalıdır. İlgili dönemde %10 oranında bir enflasyon söz konusu ise ödeme 1.100TL olarak yapılmalıdır. En başta bu durum konuşulmamış olsa bile, ödeme enflasyon farkı ile gerçekleştirilmelidir. Böylece borç veren kişi bir yıl sonra da aynı satın alma gücüne sahip olabilmektedir. Fazladan yapılan 100TL’lik ödeme enflasyondan kaynaklanmakta, faiz olarak sayılmamaktadır. Zulmetmek veya zulme uğramamak için enflasyon farkı ödenmelidir. Aksi takdirde ayette bahsedilen zulüm durumu söz konusu olacaktır.   

Yetkili kurumlar tarafından açıklanan enflasyon oranı bir mal demeti üzerinden ve toplumda ortalama bir insanın tüketim harcamaları dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Aslında herkesin enflasyon oranı farklıdır. Örneğin gelirinin %40’ını seyahate ayıran birisi ile gelirinin %40’ını gıda harcamalarına ayıran birisinin enflasyon oranı doğal olarak farklı olacaktır. Bu sebeple böyle bir alışverişte borçlunun ya da alacaklının az da olsa kar ya da zararı olabilir. Ancak herkes için enflasyon oranı hesaplamak da imkânsızdır. İslam dini insanları imkânsızla mükellef tutmamıştır. Dolayısıyla böyle bir durumda karşılıklı helalleşme yeterli görülmektedir.

Dini duyarlılığı veya farklı nedenler ile faizden kaçınan kişiye saygı duyulabilir. Peki devlet kurumları bu konuda nasıl davranmalıdır? Kapitalist sistemin dünya üzerinde bir hâkimiyeti söz konusudur. Küreselleşmenin etkisi ile birçok ülke bu rüzgârdan payına düşeni almaktadır. Sosyalizmden çok kapitalizme daha yakın olan karma ekonomik sistemlerin, genelde günümüz ekonomi politikalarında etkili olduğu söylenebilir. Türkiye’de de böyledir.

Merkez Bankasının hemen hemen her toplantısında faiz tartışmaları gündeme gelmektedir. Kısa vadeli faiz oranlarını belirleyen Merkez Bankasının amacı fiyat istikrarıdır. Yani enflasyonu oranının %2 gibi makul düzeylerde seyridir. Türkiye’de enflasyon oranları çift haneye ulaşmıştır ve yüksek bir düzeydedir. Türkiye gibi yüksek enflasyona sahip olan ülkelere baktığımızda, merkez bankalarının belirlediği faiz oranının enflasyon oranından daha yüksek olduğunu görmekteyiz. Aynı zamanda Türkiye’de benzer bir tecrübeye sahiptir. 2003-2011 yılları arasında faiz oranları belirgin şekilde enflasyon oranının üzerinde seyretmiştir. Enflasyon oranı yüksek olan ülkeler uyguladıkları para politikası ile enflasyonu aşağıya çekmeye çalışmakta, enflasyon oranı azaldıkça da faiz oranlarını azaltmaktadırlar.

Enflasyonu düşürmeden faiz oranlarını aşağıya çekersek ne olur? 

         Böyle bir durumda ilk olarak döviz kurları birden yukarı gidecektir. Bu durum da enflasyon oranının daha da yüksek oranlara çıkmasını beraberinde getirir. Ayrıca bunu yaparak piyasa ekonomisinde başarılı olmuş bir merkez bankası bulmak sanırım mümkün değildir. Yaparsanız denemiş olursunuz. Ancak karşınıza bir fatura da çıkabilir. O da daha yüksek enflasyondur. Merkez bankaları bağımsız olduklarında daha başarılı oldukları görülmektedir. Dolayısıyla bunu sağlamak toplumun faydasınadır.

İslam dinine uygun finansal hizmetler sunan katılım bankalarının ülkemizde bankacılık sektöründeki payı %5’in biraz altındadır. Bu orana baktığımızda insanların çoğunun faiz esası ile faaliyet gösteren ticari bankaları tercih ettiği görülmektedir. Katılım bankaları bu oranı 2023 yılına kadar %15’e çıkarmayı planlamaktadırlar.

Toplumumuzda finansal okuryazarlık düzeyi düşük olduğu gibi, İslami finansal okuryazarlık düzeyi de düşüktür. Bu noktada bilim adamlarının da büyük bir sorumluluğu vardır. Günümüz ekonomik sorunlarına ne tür çözümler üretilebileceği konusunda, İslam dünyasının yeterli bir çaba sarf ettiği pek söylenemez. Bunun da sanırım en önemli nedeni ekonomi ve finans alanındaki bilim adamlarının dini konulara, din âlimlerinin ise günümüz ekonomik ve finans sistemine hâkim olmamalarıdır. Bu konuda sonuç alabilmek için ortak çalışma kültürüne ihtiyaç vardır. Maalesef o da biz de çok fazla yoktur. 

8 yorum:

  1. Biz git gide ucube ye benziyoruz. Ne tam kapitalist ne tam müslüman...

    YanıtlaSil
  2. Alternatif var. Dolar euro ve altın olarak alıp vereceksiniz. Şüpheli şeylerden kaçmak adına. Buna ihlas diye bilirsiniz. Olmaz mı hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyon farkı ile para alışverişi şüpheli görülmüyor. Kendi para biriminiz yerine dövizle de para alışverişi yapılabilir, altınla da yapılabilir. Kur'an-ı Kerim borçlu borcunu ödeyemez ise ona ek süre verin diyor. Hatta alacaktan vazgeçilmesinin kişi adına daha hayırlı olduğu zikrediliyor. Bunu yapabilen bulmak belki zordur. Ancak takva sahipleri bu tür durumları değerlendirebilir, daha hayırlı olanı tercih edebilirler.

      Sil
    2. Ayrıca;
      Dinin emirlerini yerine getirmek için ortaya konan zahmetin elde edilecek olan sevapla doğru orantılı olduğu dikkate alındığında,
      Enflasyon farkı hesabının çoğu insan için kolay olmadığı da düşünüldüğünde,
      Kendi para biriminizle enflasyon farkı ile borç alışverişi yapmanız, dövizle borç alışverişi yapmanızdan daha hayırlı olabilir.

      Sil
  3. Yazınızda faiz ile ilgili din hükmünü söylemişsiniz ama en önemli konuya değinmemişsiniz: Faiz'in "ne" olduğu.

    Faiz, din kaynaklarında "riba" diye geçer ve anlam olarak "arttırma" demektir. Yani teknik anlamda 1000 TL borç alıp bunun karşılığında 1100TL ya da 2000TL istemek ribadır. Enflasyon her zaman vardı, kervan ve pazar ekonomisi işleyen 6-7.yy Arabistan'ında da vardı. Buna karşın, alınan borcun üzerine eklenen her türlü riba yasaklanmıştır. Yani zamanla paranın alım gücünün değişmesi (ki o zaman da vardı, hem de çok daha belirsiz bir biçimde) olayı da riba önünde bir engel görülmemiş, riba konusunda bir ek açıklama yapılmamıştır. Bu da her ne kadar son derece mantıklı olsa da mevcut "enflasyon kadar faiz haram değildir" saptamasının önünde engel olmaktadır. Aynen namazın ne olduğu ve nasıl kılınacağının belirtilmemesi gibi, riba konusunda da bir ek açıklama yok ve bu durumda da diğer kaynaklara bakılmakta.

    Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Âl-i İmran 3/130)

    Burada "kat kat" ifadesi var ve bu da söz konusu faizin alınan bedelin katları biçiminde olduğu geleneksel görüşünü destekliyor. Yani 1000TL aldığınızda ve vade geldiğinde ödeyemediğinizde borç otomatikman 2000TL ya da daha önce anlaşılmış bir kat (3 kat ya da 4 kat vb) olmakta. Bu da borçluyu kelimenin tam anlamıyla köle etmekte. Bu mantığa göre faiz aslında bugünkü tefecilik olmakta.

    Başka kaynakta durum farklı:

    “Rasûlüllah bizi altını parayla veresiye satmaktan nehyetti.” (Buharî, 1993: Büyû 80),

    Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber buyurdu ki: “Altın altınla peşin satılmazsa faizdir. Buğday buğdayla peşin satılmazsa faizdir. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa faizdir”. (Buharî, 1993: Büyû, 54, 74, 76; Müslim, ts.: Müsakat 79; Ebu Dâvud, ts.: Buyu’ 12; İbn Mâce, ts.: Ticaret 50; Malik b Enes, ts.: Buyu’ 38; Tirmizî,2001: Buyu’ 24; Nesâî, 1986: Buyu’ 41).

    --- devamı var--- İ.İ.

    YanıtlaSil
  4. Buradan da anlaşılacağı üzere borç olarak altını ya da diğer herhangi bir maddeyi esas almak da yasak. Görünen o ki İslam ne türden olursa olsun, vade nedeniyle artım yapılamayacağı görüşünde ve bu konuda oldukça net:

    Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden arta kalanı bırakın. Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulü’ne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tövbe ederseniz artık sermayeleriniz sizindir. Böylece ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz. (Bakara 2/278-279).

    Gördüğünüz gibi faizin ne olduğu açık. İslam'a göre faiz, yani riba, borç üzerine eklenen her tür farktır. Bunu altın vb bir madde ile değiştirip alım değerini korumak gibi bir yol da geçerli değil.

    “Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla,arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla başa baş misliyle, peşin olarak satılır. Kim artırır veya artırılmasını talep ederse faize girmiş olur. Bu işte, alan da veren de aynıdır”(Müslim, ts.: Müsakat 82)

    Bunun etrafından dolaşan diğer yöntemler icat edilmiştir elbette. Örneğin tek satış işleminde iki ayrı işlem yapmak gibi. Ama o da yasak:

    Ebû Hüreyre (r.a.)`den rivâyete göre,: “Rasûlullah (s.a.v.) bir satışta iki satış muamelesini yasaklamıştır.” (Nesâî, Büyü: 73 ,Tırmızı)

    NOT:Bu iki satışı üç farklı yönde anlamlandırılmıştır.
    1..Satıcı alıcıya bu elbiseyi sana peşin on, vadeli yirmi liraya satarım der ve bu iki tekliften biri üzerinde anlaşmaya varmaksızın alıcı ve satıcının birbirinden ayrılmasıyla gerçekleşen alışveriş şeklidir.
    2..Şâfii diyor ki: Peygamber (s.a.v.)`in yasakladığı bir satışta iki satışın manası şudur: Satıcının evimi şu fiyata sana satarım köleni bu fiyatla bana satarsan gibi veya kölen benim mülküm olduğunda evim de senin mülkün olsun demek gibi. Bu tür alışverişler malın değer ve kıymeti tespit edilmemiş meçhul alışverişler durumundadır.
    3..Ebu Dâvud’un Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet ettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: “Kim bir satış içinde iki satış yaparsa satıcı için ya bu iki fiyattan az olanı, yahut da faiz vardır.”Bu son hadise göre iki satışın biri peşin diğeri vade farklı satıştır.

    Gördüğünüz gibi, İslami sisteme göre vade farkı, faiz, gecikme ücreti vb adına ne derseniz deyin bir borcun üzerine doğrudan ya da dolaylı yapılan tüm eklemeler riba olarak görülür ve haramdır. Oysa faizsiz bankacılık ya da yatırım ortaklığı denen kurumlar hem doğrudan hem de dolaylı olarak faiz işlemleri yapmaktadırlar

    Saygılar,

    İ.İ.

    YanıtlaSil
  5. Bu konuyla ilgili ben de biraz araştırma yapmıştım. Makalenin yazarına tamamıyla katılıyorum. Faizle ilgili hadisleri referans gösterenler o dönemin şartlarını göz önünde bulundurmalı. Faiz neden yasak? Zengin borç vererek daha da zengin olmasın diye. Günümüzde 100 tl borç veren birisine 10 sene sonra yine 100 tl geri öderseniz o kişi zenginleşmez, fakirleşmiş olur. Bu konunun artık diyanet tarafından açık bir şekilde halka anlatılması gerek.

    Ayrıca Osmanlı zamanında şeyhülislam tarafından belli oranda faiz alıp vermeye onay veriliyormuş. Bununla ilgili kayıtlı fetvalar var. Şeyhülislam Ebussuud Efendi faizi %12 olarak belirlemiş, kanuni de bunu kanunlaştırmış. ( http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/faiz-27083285 )

    Enflasyon oranında faizli borç alıp vermenin haram olmadığını kabul ettikten sonra, bu oran üzerinden borç alınabilecek (kredi çekilebilecek) kurumların oluşturulması gerekiyor.
    Katılım bankaları malesef bu ihtiyacı karşılayamıyor. Çünkü borç/kredi verme şekilleri normal bankalar ile neredeyse aynı. Sadece verdikleri parayla alacağınız evi/arabayı onlar adına almış gibi sözleşiyorsunuz. Borcun geri ödeme tarihinde de faiz oranında fazla para vererek bankadan evi/arabayı satın almış oluyorsunuz. Bankaya ilerde geri ödeyeceğiniz tutar borcu alırken sabit olduğundan bence katılım bankalarının borç vermesi de bana göre faiz oluyor.

    Peki ne olması gerekiyor?
    Halka borç verecek olan kurumun borç verme esnasında ne kadar geri ödeneceğini belirlememesi gerekiyor. Geri ödeme esnasında arada geçen sürede ne kadar enflasyon oluştuğunu hesaplayıp ona göre ödeme yapılması gerekli.
    Borcu veren kurumun ayakta kalmasını sağlamak için geri ödenecek tutara oransal bir işlem ücreti de eklenmeli.
    Ayrıca vrilen tüm borçların geri ödenmediğini, bazı borçluların iflas vs gibi nedenlerle ödeme yapamadığını da düşünelim. Borç veren kurumun bu durumlarda da zarar etmemesi gerekir. Bu durumların da istatistiksel olarak hesaplanıp verilen borçlara risk primi olarak bu da eklenmeli.
    Özet olarak, islami çerçevede borç verecek bir kurum olmalı. Bu kurumdan alınan borcun kaç para olarak geri ödeneceği belirlenmemiş olmalı. Geri ödeme yapılacak tutar
    = borc alınan tutar + enflasyon farkı + kurumun ayakta kalması için gerekli işletme ücreti + risk primi
    formulü ile hesaplanmalı.

    Borç veren kurumların amacı daha cok para kazanıp buyumek olmamalı. Tek amaçları toplumsal fayda olmalı. Belki de devlet tarafından kurulmalılar.

    Ayrıca enflasyon farkı hesabı için sektorel enflasyon oranları devlet tarafından hesaplanmalı. Örneğin bir çiftçi çiftcilikle ilgili bir kurumdan borç alırken referans enflasyon yine ciftcilikle ilgili enflasyon olmalı. Bu enflasyon sepetinde beyaz esyanın agırlığı az mazot, gubre ve tohum fiyatları daha cok olmalı.

    YanıtlaSil
  6. Düşüncelerini paylaşarak yazıyı zenginleştiren takipçilerime teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil