google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Finansal Göz: Yüksek Faiz mi? Yüksek Döviz Kuru mu? Hangisini Tercih Edelim?

19 Mart 2017 Pazar

Yüksek Faiz mi? Yüksek Döviz Kuru mu? Hangisini Tercih Edelim?

Finansal piyasalarımız Dolar karşısında son zamanlarda en fazla değer kaybeden para birimi olan Türk Lirasının değeri ile meşgul. Dolardaki artış özellikle maliyetlerdeki artıştan kaynaklı olarak enflasyonu tetikledi ve Şubat ayında da enflasyonun iki haneye çıktığını görmüş olduk. Merkez Bankası yılbaşında %8,28 olan faiz oranını %11,29’a kadar çıkardı. Söz konusu faiz artışları doları frenleyen en önemli faktör oldu. Faiz artışları yapılmamış olsaydı, Doların çok daha yüksek seviyelerde olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Döviz kuru ve faiz oranları arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışalım. Türkiye her yıl yaklaşık 40 milyar Dolar cari açık veren, tasarruf açığı olan bir ülke. Dolayısıyla başka ülkelerin tasarruflarına ihtiyacımız var. Bu durum uzun yıllardan beri böyle ve kısa vadede de değişmeyeceği kesin. Gerçi finansal bir kriz yaşansa Dolar birden 5 TL’ye çıksa, ithal ürünler pahalanacak ve ithalatımız azalacaktır. Böylece ekonomi küçülür ve cari açık vermemiş oluruz. Ancak böyle bir durum hiç kimse tarafından arzu edilmez. Dolayısıyla kısa vadede, belki uzun vadede de maalesef cari fazla veren bir ülke haline gelemeyeceğiz.
Cari açığımızdan dolayı her yıl yurt dışından ülkemize yaklaşık 40 milyar Dolar çekmek durumundayız. Şayet faiz oranlarımız yüksek ise bu parayı çekmekte zorlanmıyoruz. Yüksek faiz yabancı yatırımcıları cezbediyor böylece Türkiye’ye döviz girişi artıyor ve bollaşan dövizin fiyatı azalıyor. Yani TL daha değerli hale geliyor. Bu durumda enflasyonu düşürmemiz ve ekonomimizi büyütmemiz daha kolay olabiliyor. Ancak yüksek faize de katlanmak durumunda kalıyoruz.
İkinci alternatifimiz faizleri düşük tutmak. Bu durumda getirisi azalan yabancı yatırımcı daha önce satın almış olduğu hisse senedi, tahvil gibi finansal varlıkları satmakta sonra döviz satın alarak ülkesine dönmektedir. Bu durum dövize olan talebin artması dolayısıyla da dövizin değerinin artması anlamına gelmektedir. Bu seçenekte de faiz maliyetlerimiz düşük olacak ancak karşımızda yüksek döviz kurlarını bulacağız. Son günlerde olduğu gibi.
Peki hangisini tercih edelim? Bu zor bir soru. Küçükken okuduğunuz masallarda sorulan, kırk katır mı kırk satır mı istersin sorusu burada aklınıza gelmiş olabilir :-) Sorunun cevabını net olarak vermek zor olsa da, yakın geçmişte ülke olarak her iki alternatifi de denediğimizi söyleyebilirim.

Yüksek Faiz, Düşük Kur Dönemi

2002-2007 yılları arasında ülkemizde faiz oranları yüksek, döviz kurları düşüktü. Aşağıda yer alan grafikte ilgili dönemde Dolardaki değişim, net nominal faiz oranı ve reel faiz oranı yer almaktadır. Reel faiz oranı Amerikalı bir yatırımcının Türkiye’de 1 yıl vade ile mevduat hesabına yatırım yapması halinde elde ettiği reel getiriyi temsil etmektedir. İlgili hesaplamaların detayına bakmak isteyenler 13 Mart 2017 tarihli “Yabancı Yatırımcının Azalan Reel Getirisi” başlıklı yazıma başvurabilir. Buna göre Dolar 2002 ve 2006 yıllarında TL karşısında değer kazanırken, 2003, 2004 ve 2007 yıllarında değer kaybetmiştir. İlgili dönemde net nominal faiz oranı ve reel faiz oranı oldukça yüksektir.   


Düşük Faiz, Yüksek Kur Dönemi

2008-2016 yılları arasında da ülkemizde faiz oranları düşük, döviz kurları yüksektir. Aşağıda yer alan grafikte Doların TL karşısında 2009 ve 2012 yıllarında değer kaybettiğini, diğer yıllarda ise değer kazandığını görüyoruz. Net nominal faiz oranı ve reel faiz oranı ise görece daha düşük.


Bir Karşılaştırma

Aşağıda yer alan grafikte de, yüksek faiz düşük döviz kuru ve düşük faiz yüksek döviz kuru dönemlerinin bir karşılaştırması bulunmaktadır. Buna göre, yüksek faiz düşük kur döneminde Dolar TL karşısında yıllık olarak ortalamada %3 oranında değer kaybetmiştir. Düşük faiz yüksek kur döneminde ise Dolar Türk Lirası karşısında yılık olarak ortalamada %14 oranında değer kazanmıştır. Yabancı yatırımcının ilk dönemde ortalama yıllık reel getirisi %29 gibi oldukça yüksektir. 2008-2016 döneminde ise reel getiri negatiftir. Yani yabancı yatırımcı ortalamada yıllık %4 oranında kayıptadır.   


Bu tecrübelerden sonra acaba hangi politika tercih edilmelidir? Sanırım bizim sorunumuz orta yolu bulamamaktan kaynaklanmaktadır. İlk dönemde %29 reel faiz çok yüksektir. İkinci dönemde de %-4 reel faiz çok düşüktür. Yabancı yatırımcı kaybedeceği bir piyasaya sizce gelir mi? Bana kalırsa piyasalarda birkaç puanlık reel getirinin elde edildiği düzenlemelere ihtiyacımız vardır. Bu noktada da Merkez Bankasına büyük bir görev düşmektedir.



Yüksek faiz düşük kur mu, yoksa düşük faiz yüksek kur mu ekonomimize daha çok katkı sağladı? Zira ekonomi politikaları refah üretiyorsa başarılıdır. Yukarıda Türkiye İstatistik Kurumunu tarafından sunulan kişi başına milli gelir rakamlarımız Dolar cinsinden yer almaktadır. Yüksek faiz, düşük kur döneminde kişi başına düşen milli gelirimiz yaklaşık 3.000 Dolardan 9.000 Dolara çıkarak 3 kat artmıştır. 2002-2007 dönemindeki bu artış, tabi ki sadece bu politikaya bağlanamaz ama bize bir fikir verebilir. Özellikle 2004-2005 yıllarında Avrupa Birliği sürecinde yapılan reformların bu artışa katkısı yadsınamaz.  Düşük faiz yüksek kur döneminde (2008-2015) ise milli gelir yatay seyretmiştir. Şüphesiz bunda da küresel finans krizi başta olmak üzere birçok faktörün etkisi vardır. 

6 yorum:

  1. Yüksek maliyetli borçlanma sonunda üretime , istihdama dayalı bir yatırım yapilabilseydi faydalı olurdu! Zaman içinde daha düşük maliyetli borçlanma ile dengelerin ve refah sevmemiz tüketime dayalı değil üretime dayalı olarak büyümeye devame derdi. Tren kaçmıştır. Borç verenler paralarını geri istiyor. .ödememek savaş demektir

    YanıtlaSil
  2. Gürsel beyin dediği gibi hiç bir alt yapı ve reformları bu dönemde tam yapamadık ve tren kaçtı. Gelecek 10 yılda bizi çok zor zamanlar bekliyor

    YanıtlaSil
  3. Yuksek faiz iyidir.

    YanıtlaSil
  4. Kredi almadan büyümemiz kaynak yetersizligi nedeniyle imkansiz gibi duruyor 2002 den bu yana dolar ikiye katlamis ancak enflasyon bence 4 kati artış var birde dolarin kendi enflasyonu var bu durumda fena bir durum yok hatta bir önceki 15 yildan çok daha iyi gsmh artışi bunu gosteriyor mesele dengede götürmek otobüsu devirmemek 1994 ve 2001 devrildi 2008 şarampole indi ama devrilmedi diyorum tir şoförlugu kariyerim oldugu icin öyle anlatabiliyorum herşey iyiye gidiyor ümitliyim

    YanıtlaSil
  5. Hocam karşılaştırma yaptığınız dönemlerde bir de yurtdışı ayağı var ve asıl önemli olan bu ve kişi başı gelir arttığında borç ta arttı dolar faizi QE petrol, emtia fiyatları gibi çok fazla değişken var, gsyh ve kişi başı gelir sadece faizin düşük veya yüksek olmasıyla açıklanamaz ve kıyaslanamaz

    YanıtlaSil
  6. yüksek faizle vatandaş nasıl yatırım yapacak allah aşkına? ayrıyetten düşük faiz yüksek kur veya yüksek faiz düşük kur gibi seçeneklerle mi idare edecek koskoca Türkiye yıllar boyu? Bu ülkeye huzuru getirecek bir sistem, iyi bir eğitim, iyi bir ar-ge yapılanması gelene kadar maalesef ekonomimiz balon gibi şişmeye devam edecek ve maalesef ki bir gün fena patlayacak bu balon.

    YanıtlaSil