Finansal piyasalarımız Dolar karşısında
son zamanlarda en fazla değer kaybeden para birimi olan Türk Lirasının değeri
ile meşgul. Dolardaki artış özellikle maliyetlerdeki artıştan kaynaklı olarak
enflasyonu tetikledi ve Şubat ayında da enflasyonun iki haneye çıktığını görmüş
olduk. Merkez Bankası yılbaşında %8,28 olan faiz oranını %11,29’a kadar
çıkardı. Söz konusu faiz artışları doları frenleyen en önemli faktör oldu. Faiz
artışları yapılmamış olsaydı, Doların çok daha yüksek seviyelerde olacağını
rahatlıkla söyleyebiliriz.
Döviz kuru ve faiz oranları arasındaki
ilişkiyi anlamaya çalışalım. Türkiye her yıl yaklaşık 40 milyar Dolar cari açık
veren, tasarruf açığı olan bir ülke. Dolayısıyla başka ülkelerin tasarruflarına
ihtiyacımız var. Bu durum uzun yıllardan beri böyle ve kısa vadede de
değişmeyeceği kesin. Gerçi finansal bir kriz yaşansa Dolar birden 5 TL’ye çıksa, ithal ürünler pahalanacak ve ithalatımız azalacaktır. Böylece ekonomi küçülür ve
cari açık vermemiş oluruz. Ancak böyle bir durum hiç kimse tarafından arzu
edilmez. Dolayısıyla kısa vadede, belki uzun vadede de maalesef cari fazla veren
bir ülke haline gelemeyeceğiz.
Cari açığımızdan dolayı her yıl
yurt dışından ülkemize yaklaşık 40 milyar Dolar çekmek durumundayız. Şayet faiz
oranlarımız yüksek ise bu parayı çekmekte zorlanmıyoruz. Yüksek faiz yabancı
yatırımcıları cezbediyor böylece Türkiye’ye döviz girişi artıyor ve bollaşan dövizin
fiyatı azalıyor. Yani TL daha değerli hale geliyor. Bu durumda
enflasyonu düşürmemiz ve ekonomimizi büyütmemiz daha kolay olabiliyor. Ancak
yüksek faize de katlanmak durumunda kalıyoruz.
İkinci alternatifimiz faizleri düşük
tutmak. Bu durumda getirisi azalan yabancı yatırımcı daha önce satın almış
olduğu hisse senedi, tahvil gibi finansal varlıkları satmakta sonra döviz satın
alarak ülkesine dönmektedir. Bu durum dövize olan talebin artması dolayısıyla
da dövizin değerinin artması anlamına gelmektedir. Bu seçenekte de faiz maliyetlerimiz
düşük olacak ancak karşımızda yüksek döviz kurlarını bulacağız. Son günlerde
olduğu gibi.
Peki hangisini tercih edelim? Bu zor bir
soru. Küçükken okuduğunuz masallarda sorulan, kırk katır mı kırk satır mı
istersin sorusu burada aklınıza gelmiş olabilir :-) Sorunun cevabını net
olarak vermek zor olsa da, yakın geçmişte ülke olarak her iki alternatifi de
denediğimizi söyleyebilirim.
Yüksek
Faiz, Düşük Kur Dönemi
2002-2007 yılları arasında ülkemizde
faiz oranları yüksek, döviz kurları düşüktü. Aşağıda yer alan grafikte ilgili
dönemde Dolardaki değişim, net nominal faiz oranı ve reel faiz oranı yer
almaktadır. Reel faiz oranı Amerikalı bir yatırımcının Türkiye’de 1 yıl vade
ile mevduat hesabına yatırım yapması halinde elde ettiği reel getiriyi temsil
etmektedir. İlgili hesaplamaların detayına bakmak isteyenler 13 Mart 2017
tarihli “Yabancı Yatırımcının Azalan Reel Getirisi” başlıklı yazıma başvurabilir. Buna göre Dolar 2002 ve 2006 yıllarında TL karşısında değer
kazanırken, 2003, 2004 ve 2007 yıllarında değer kaybetmiştir. İlgili dönemde
net nominal faiz oranı ve reel faiz oranı oldukça yüksektir.
Düşük
Faiz, Yüksek Kur Dönemi
2008-2016 yılları arasında da ülkemizde
faiz oranları düşük, döviz kurları yüksektir. Aşağıda yer alan grafikte Doların
TL karşısında 2009 ve 2012 yıllarında değer kaybettiğini, diğer yıllarda ise değer
kazandığını görüyoruz. Net nominal faiz oranı ve reel faiz oranı ise görece
daha düşük.
Bir
Karşılaştırma
Aşağıda yer alan grafikte de, yüksek
faiz düşük döviz kuru ve düşük faiz yüksek döviz kuru dönemlerinin bir
karşılaştırması bulunmaktadır. Buna göre, yüksek faiz düşük kur döneminde Dolar
TL karşısında yıllık olarak ortalamada %3 oranında değer kaybetmiştir.
Düşük faiz yüksek kur döneminde ise Dolar Türk Lirası karşısında yılık olarak
ortalamada %14 oranında değer kazanmıştır. Yabancı yatırımcının ilk dönemde
ortalama yıllık reel getirisi %29 gibi oldukça yüksektir. 2008-2016 döneminde
ise reel getiri negatiftir. Yani yabancı yatırımcı ortalamada yıllık %4
oranında kayıptadır.
Bu tecrübelerden sonra acaba hangi
politika tercih edilmelidir? Sanırım bizim sorunumuz orta yolu bulamamaktan
kaynaklanmaktadır. İlk dönemde %29 reel faiz çok yüksektir. İkinci dönemde de %-4 reel faiz çok düşüktür. Yabancı yatırımcı kaybedeceği bir piyasaya sizce
gelir mi? Bana kalırsa piyasalarda birkaç puanlık reel getirinin elde edildiği
düzenlemelere ihtiyacımız vardır. Bu noktada da Merkez Bankasına büyük bir
görev düşmektedir.
Yüksek faiz düşük kur mu, yoksa düşük
faiz yüksek kur mu ekonomimize daha çok katkı sağladı? Zira ekonomi
politikaları refah üretiyorsa başarılıdır. Yukarıda Türkiye İstatistik Kurumunu
tarafından sunulan kişi başına milli gelir rakamlarımız Dolar cinsinden yer
almaktadır. Yüksek faiz, düşük kur döneminde kişi başına düşen milli gelirimiz yaklaşık
3.000 Dolardan 9.000 Dolara çıkarak 3 kat artmıştır. 2002-2007 dönemindeki bu artış, tabi ki sadece bu politikaya bağlanamaz ama bize bir fikir verebilir. Özellikle
2004-2005 yıllarında Avrupa Birliği sürecinde yapılan reformların bu artışa katkısı
yadsınamaz. Düşük faiz yüksek kur
döneminde (2008-2015) ise milli gelir yatay seyretmiştir. Şüphesiz bunda da küresel
finans krizi başta olmak üzere birçok faktörün etkisi vardır.
Yüksek maliyetli borçlanma sonunda üretime , istihdama dayalı bir yatırım yapilabilseydi faydalı olurdu! Zaman içinde daha düşük maliyetli borçlanma ile dengelerin ve refah sevmemiz tüketime dayalı değil üretime dayalı olarak büyümeye devame derdi. Tren kaçmıştır. Borç verenler paralarını geri istiyor. .ödememek savaş demektir
YanıtlaSilGürsel beyin dediği gibi hiç bir alt yapı ve reformları bu dönemde tam yapamadık ve tren kaçtı. Gelecek 10 yılda bizi çok zor zamanlar bekliyor
YanıtlaSilYuksek faiz iyidir.
YanıtlaSilKredi almadan büyümemiz kaynak yetersizligi nedeniyle imkansiz gibi duruyor 2002 den bu yana dolar ikiye katlamis ancak enflasyon bence 4 kati artış var birde dolarin kendi enflasyonu var bu durumda fena bir durum yok hatta bir önceki 15 yildan çok daha iyi gsmh artışi bunu gosteriyor mesele dengede götürmek otobüsu devirmemek 1994 ve 2001 devrildi 2008 şarampole indi ama devrilmedi diyorum tir şoförlugu kariyerim oldugu icin öyle anlatabiliyorum herşey iyiye gidiyor ümitliyim
YanıtlaSilHocam karşılaştırma yaptığınız dönemlerde bir de yurtdışı ayağı var ve asıl önemli olan bu ve kişi başı gelir arttığında borç ta arttı dolar faizi QE petrol, emtia fiyatları gibi çok fazla değişken var, gsyh ve kişi başı gelir sadece faizin düşük veya yüksek olmasıyla açıklanamaz ve kıyaslanamaz
YanıtlaSilyüksek faizle vatandaş nasıl yatırım yapacak allah aşkına? ayrıyetten düşük faiz yüksek kur veya yüksek faiz düşük kur gibi seçeneklerle mi idare edecek koskoca Türkiye yıllar boyu? Bu ülkeye huzuru getirecek bir sistem, iyi bir eğitim, iyi bir ar-ge yapılanması gelene kadar maalesef ekonomimiz balon gibi şişmeye devam edecek ve maalesef ki bir gün fena patlayacak bu balon.
YanıtlaSil