Bu yazımda katılım bankalarının Türkiye
bankacılık sektöründeki yerini, toplam aktifleri, kredileri ve mevduatları dikkate
alarak değerlendirmeye çalışacağım. Bu çalışmada Türkiye’de mevduat toplama
yetkisi olan ticari bankalar ve katılım bankalarını ele aldım. Mevduat toplama
yetkisi olmayan kalkınma ve yatırım bankalarını hariç tuttum.
Türkiye’de katılım bankalarının temeli
olan faizsiz finans kurumları ilk olarak 1984 yılında faaliyete başlamıştır. Bu
kurumlar 2001 yılında yapılan düzenleme ile Özel Finans Kurumları adını almış, 2005
yılında yapılan düzenleme ile de Katılım Bankaları olarak adlandırılmışlardır.
2017 yılı Mart ayı itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren beş katılım bankası
bulunmaktadır. Aşağıda yer alan grafikte ticari ve katılım bankalarının
aktiflerinin toplam aktiflere oranı yer almaktadır. Veriler 2005 yılının Ocak
ayından 2017 yılının Ocak ayına kadar olan dönemi kapsamaktadır. Katılım
bankalarının sektördeki payı 2005 yılının Ocak ayında %2,35 iken 2017 yılının
Ocak ayında %5,01’dir. Katılım bankalarının sektördeki payının artış trendinde
olduğu görülmektedir. Ancak grafikten de görüleceği üzere katılım bankalarının
sektördeki payı oldukça düşüktür. İkinci grafikte de katılım bankalarının
kredilerinin ve mevduatlarının sektör içindeki payları bulunmaktadır. Bu
göstergelerde de katılım bankalarının sektördeki payı 2017 yılı Ocak ayı
itibariyle yaklaşık %5 civarındadır.
Son zamanlarda faaliyete geçen kamu
sermayeli Vakıf Katılım Bankası ve Ziraat Katılım Bankasının bu oranları
artırması beklenmektedir. Ayrıca özel sermayeli bankalara da katılım bankası
açmaları yönünde teşvikler verilmelidir. Zira büyük ölçekli uluslararası birçok
banka, Müslüman nüfusun fazla olduğu ülkelerde faizsiz bankacılık
faaliyetlerinde bulunmaktadır. Türkiye’de de gerek özel sermaye gerekse yabancı
sermaye tarafından bu alanda faaliyet gösteren banka sayısı artırılmalıdır.
Türkiye’deki geçmişi 1984 yılına kadar uzanan katılım bankalarının, sektördeki payının oldukça düşük olmasının birçok
nedeni bulunmaktadır. Hatta bu konuda akademik bir çalışma da yapılabilir. Benim kişisel kanaatime göre, insanların
ticari bankalar ve katılım bankaları arasında belirgin bir fark görmüyor
olmaları bu durumun en önemli nedenidir. Katılım bankalarının farkındalık
oluşturamaması, toplumuzun düşük olan finansal okuryazarlık düzeyi ile de
ilgilidir. Bir başka önemli neden sektörün rekabetçi yapısıdır. Bankacılık
sektöründe uzun yıllardan beri faaliyet gösteren ticari bankalar toplumumuzda
yer edinmişlerdir.
Katılım bankalarının sektördeki
paylarının artması, hedef kitlelerine piyasa koşullarında daha iyi hizmet
sunmalarına bağlıdır. Aynı zamanda katılım bankaları bir taraftan ürün portföylerini
genişletmeli, diğer taraftan da müşterilerde farkındalık oluşturmaya dönük
çalışmalar yapmalıdırlar. Tabi ki ilk önce banka çalışanları pazarlanan ürünler
hakkında tam bilgiye sahip olmalıdır. Yoksa katılım bankası olmanın yeterli
olduğu şeklinde bir kanaat geçerli olur ve bu durum banka çalışanlarının
davranışlarına da yansırsa, sektördeki payın artması pek mümkün
görünmemektedir. Diğer taraftan sektördeki payın %5 civarında tutulması yani ticari
bankalara paralel bir büyüme oranının yakalanması da hedeflenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder