FED’in Mart ayında faiz artırma
ihtimalinin %60’a çıkmasının da etkisiyle Dolar 3,70 seviyesinin üzerinde işlem
görmeye başladı. Ocak ayında 3,95’e kadar yükselip, Şubat ayında 3,55’e kadar
geri çekilen Dolar kurunun yukarı yönlü hareketi Dolara olan ilgiyi artırmakta.
Peki FED Mart ayında faiz artırırsa ne
olur? Bu durum özelikle gelişmekte olan ülkelerden ABD’ye fon akışını
beraberinde getirecek, böylece ülke para birimleri Dolar karşısında değer
kaybedebilecektir. Bu günlerde olanda budur aslında. Risk sabit iken sermaye, getirisi
yükselen piyasayı tercih eder.
Daha iyi anlayabilmek için bandı biraz
geri sarıp bakalım. Aşağıda yer alan grafikte FED faiz oranları yer almakta.
FED faiz artışlarına 2003 yılında başlıyor. Faiz oranları Haziran 2006’da
5,25’e kadar çıkıyor. Küresel finans krizi boyunca da faizler 0,25 düzeyinde
tutuluyor. Küresel finans krizinin etkilerinin azalması ile birlikte 2015
yılının Aralık ayında faiz artırımları tekrardan başlıyor.
FED 2006 yılında faiz artışlarını gerçekleştirirken
Dolar/TL ne durumda? Onu da aşağıda yer alan grafikte görebiliriz. FED’in faiz
artışlarına paralel olarak sermaye ABD’yi tercih ediyor böylece gelişmekte olan
ülke para birimleri Dolar karşısında değer kaybediyor. FED faiz oranının zirve
yaptığı Mayıs – Haziran döneminde Türkiye’den 11 milyar Dolar civarında para
çıkışı gerçekleşiyor ve Türk Lirası yaklaşık %30 oranında değer kaybıyla Dolar karşısında
en çok değer kaybeden para birimi oluyordu.
Soru: Peki en çok değer kaybı neden Türk
Lirasında yaşandı?
Cevap: Bu durum Türkiye’nin kendi
sorunlarından kaynaklıyordu. Nedenleri sıralayalım;
1.
Merkez Bankası
Başkanının Atanamaması
TCBM gibi büyük önem arz eden bir kuruma
başkan atamasının yapılamaması piyasaları tedirgin ediyordu. Başkan Süreyya
Serdengeçti’nin 13 Mart 2006’da görev süresi dolmuştu. Ancak yeni başkan Durmuş
Yılmaz 18 Nisan 2006’da göreve başladı.
2.
Beklentilerin Üzerinde Gelen Enflasyon
Oranları
Enflasyon oranları beklentilerin
üzerinde gerçekleşiyor ve 2006 yılının Haziran ayında çift haneye ulaşıyordu.
3.
Artan Cari İşlemler
Açığı
Cari işlemler açığı 2006 yılının Nisan
ayında 3.745 milyon Dolar, Mayıs ayında ise 4.035 milyon Dolar olarak
gerçekleşmişti. Söz konusu cari işlem açıkları o zaman itibariyle rekor
düzeydeydi. Gerçi aylık 4 milyar Dolar cari açık günümüz için de yüksek kabul
edilebilir.
4.
AB Reformlarında
Yavaşlama
AB müktesebatına uyum kapsamında hızlı
geçen 2004 – 2005 yıllarından sonra bir rehavet seziliyor, bu durum piyasa
tarafından olumsuz algılanıyordu.
5.
Sosyal Güvenlik
Reformunun Veto Edilmesi
Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin
verdiği açıklar kamu borcu üzerinde önemli bir yük oluşturmaktaydı. Bu alanda
gerçekleştirilen reformun veto edilmesi finansal piyasalarda olumsuz olarak
karşılanmıştı.
6.
Danıştay
Saldırısı
17 Mayıs 2016 tarihinde Danıştay’a
yapılan silahlı saldırı ve buna bağlı olarak ülkede kaos ve kargaşa çıkma
ihtimali finansal piyasaları tedirgin etmişti.
Altı başlık altında açıklamaya
çalıştığım bu risk faktörlerinden dolayı, FED’in faiz artışlarından en çok
Türkiye etkilendi. Dolar 1,30’lardan 1,70’lere çıkarak Türk Lirası karşısında yaklaşık
%30 oranında değer kazandı.
Peki sonra ne oldu? Aşağıda yer alan
grafikte Merkez Bankası gecelik faiz oranları ve Dolar kuru yer almakta. Merkez
Bankası bir buçuk ay gibi kısa bir sürede faiz oranlarını %38 oranında artırdı.
Gecelik faiz oranını %22,5’e kadar çıkardı. Faiz artışına paralel olarak ve daha
da önemlisi yukarıda belirtiğim risk faktörleri iyi yönetilerek Dolar değer
kaybetmeye başladı.
Özetle;
FED’in
faiz artışından en fazla kendi içinde önemli sorunlar yaşayan Türkiye etkileniyor.
Doların artışını durdurabilmek için faizler arttırılıyor, kendimizden kaynaklı
risklerin iyi yönetilmesi ile birlikte Dolar kuru düşüş gösteriyor. 2006 yılında
olan budur. Aslında hesap basit riskiniz yüksek ise faizleri artırmak zorunda
kalıyorsunuz, risklerinizi iyi yönetirseniz faizleri düşürme imkânına
kavuşabiliyorsunuz.
Peki 2006 yılının bugünle bir ilgisi var
mı? Her dönemin kendine ait dinamikleri olsa da bence var. Yaşananlardan ders
çıkarabiliriz. FED’in faiz artışları tekrardan gündemde ve Türk Lirası Dolar
karşısında en fazla değer kaybeden para birimi oluyor. Amerikan başkanlık
seçiminden bu yana, Trump’ın politikalarından en fazla etkilenmesi beklenen
Meksika Pezosu %9 oranında değer kaybederken, Türk Lirası %15 oranında değer
kaybediyor. Bu durum kendi iç sorunlarımıza işaret ediyor. Trump’dan bu yana
Merkez Bankası ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini %7,79’dan 10,42’ye çıkararak
faizi %34 oranında arttırmış oldu. Bu oldukça yüksek bir oran. Ancak piyasanın
bunu yeterli bulup bulmayacağı da belirsiz. 2006 yılındaki gibi faiz oranlarını
yüksek tutarak, daha da önemlisi kendimizden kaynaklı riskleri iyi yöneterek Doları
makul seviyelere çekebileceğimizi düşünüyorum.
Tarihler bazı yerlerde hatalı girilmiş
YanıtlaSilHangi tarihler?
Sil